4 Aralık 2011 Pazar

Türk Süsleme Sanatları
TUĞRA SANATI


TUĞRA SANATI


Orhan Bey Tuğrası




Sultan Murad Hüdavendigar Tuğrası


Fatih Sultan Mehmed Tuğrası








Tuğra, Osmanlı padişahlarının imza mahiyetinde kullanmaya başladığı bir formdur. Sonraları ise sultana özgü tüm alanlarda, eşyanın, mekanın veya ifadenin en yüksek yönetsel erke mahsus olduğunu ifade eden bir sembole dönüşmüştür.

Osmanlı Padişah vesikalarında “nişan-ı şerif-i alîşân, misâl-ı meymun, alâmet-ı şerif, tuğra-yı garâ” gibi isimlerle de geçen tuğra, Osmanlı tuğrakeş ve hattatlar eliyle işlenerek güzelleşmiştir. Üçüncü Ahmet Han gibi bazı padişahların tuğralarını bizzat kendileri sanatlı bir şekilde yazmışlardır.

İlk defa Orhan Bey (1326-1359) zamanında görülür. Bildiğimiz tuğra formunun temelini oluşturan bu form, tuğradan çok bir imza istifi olarak görülebilir. Orhan Bey'in tuğra kullanımını Anadolu Selçukluları’ndan aldığına yönelik bazı yorumlar da vardır.(Orhan Bey’in tuğralarından biri H.724 Rebiulevvel, diğeri ise H.749 Rebiulahir tarihlidir.)

Tuğranın ilk örnekleri, padişahlar arasında babadan oğula farklılıklar ve hızlı bir gelişim gösterir. Daha sonra Murat Han’dan itibaren tuğralara hükümdarların adları ile birlikte babalarının adları da yazılmaya başlandı (Orhan Gazi ile oğlu, Murat bin Orhan; Emir Süleyman bin Bayezid gibi). Aynı dönemde tuğralardaki üç keşide ve çifte kavisli şekil de görülmeye başlanmıştır. Murad Han döneminde basılan paralarda da tuğra kullanılmıştır.

Çelebi Mehmed’den itibaren Han sıfatı da ilave edilen tuğra formuna, sultan II.Murat Han döneminde ise cümle-i duaiyye (dua cümlesi) olarak (muzaffer daima) veya (el-muzaffer daima ) cümleleri de yazılmıştır.

Osmanlı padişahlarının tuğrasını buna mahsus vezir taşırdı. Basılması Sultan Orhan Han zamanında olan altın paraların ve gümüş paraların bir yüzünde tuğra, arka yüzünde basıldığı şehrin adı ile padişahın tahta cülus ettiği yıl yazılırdı. Tuğra, kâğıtların ve yazıların büyük, orta ve küçük oluşuna tabi olup yazı ve kâğıtlarla mütenasip bir büyüklükte çekilirdi.

Tuğraların sağ tarafına çiçek koymak veya mahlas yazmak adeti sonradan ihdas edildi. Bu adet Sultan ll.Mustafa Han (1695-1703) zamanında olmuştur. Sultan ll. Mahmud Han’ın son yıllarında da tuğra hat ve istif olarak en mükemmel şeklini almıştır. Bu padişahın iyi bir hattat olduğu bilinmektedir. Bu sebeple, büyük ihtimalle tuğra formunun bu gelişimi bizzat II. Mahmud'un yeteneğine de bağlanır.

Padişahların tuğraları; nâme-i hümayun, ferman, berat, menşur, ahitnâme gibi belgelerin üstüne ve ortaya; paralara, defter hâne defterlerinden arazi defterleri, tımar defterleri ve bunlar gibi resmî defterlerin başlarına (bugünkü noter tasdiki gibi) çekilirdi. Daha sonraları bir arma olarak senetlerde, pullarda, bayraklarda, nüfus kâğıtlarında, binalarda, çeşmelerde, camilerde, imaret kitâbelerinde yapılarak genelleşti.


TUĞRANIN YAPISI

Bir tuğraya baktığımızda dört belirgin bölüm göze çarpar.

1.Sere veya Kürsü
2.Beyze (yumurta)
3.Tuğ veya Elif
4.Hançere veya Kol

1.SERE-KÜRSÜ:
Halk arasında sele de denilen, sözlük anlamı açık duran baş parmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık demek olan sere veya kürsü, metin kısmıdı ve tuğranın kaidesini oluşturur. Burada padişahın adı, babasının adı, “şah” kelimesi, “han” kelimesi, “el-muzaffer” dua cümlesi yazılıdır.

2.BEYZE:
“Bin” ile “han” kelimelerinin Nûn harfinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denir. İç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafındadır. “Daima” kelimesi iç beyzenin ortasına yazılır.

3.TUĞ veya ELİF:
Tuğranın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki çekmeye (elife) verilen addır. Bunların üzerine kurdela gibi çekilen kıvrımlara zülüf veya zülfe adı verilir.

4.HANÇERE veya KOL:
Beyzelerin devamı olan ve el-muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek tuğranın sağına doğru paralel iki çizgi halinde uzanan kısma denir.



Tuğra

Tuğra, Padişahın ismi ve lakabı bulunan alâmet, imza.

Tuğra, hat sanatının bir kolu halinde yüzyıllar boyunca usta hattatlar eliyle yazılmıştır.

Türkçe’de kelime olarak padişahın ismini ihtiva eden özel bir işaret, padişahın imzası gibi anlamlar ifade eder. Aslı Oğuz lehçesinde tuğrağ olup, hükümdarın basılmış imzası demektir.

Orhan Gazi tarafından kullanılan ilk tuğra Orhan bin Osman ifâdesinden ibâret olup, tuğralardan ilki 1324 diğeri 1348 tarihlidir.

Birinci Sultan Osman Gazi'ye ait bir tuğraya günümüze dek hiçbir yerde rastlanmamıştır. Bu nedenle 36 Osmanlı padişahı ama 35 Osmanlı padişah tuğrası vardır.

Yapısı

Padişahın kendisi ve babasının isminin yazıldığı kısma, taht, kürsü veya sere adı verilir. Buradan sola doğru uzanarak aşağıdan yukarıya doğru uzayan ve iç içe iki kavisten meydana gelen kısma ise, beyze veya sancak adı verilir.

1. Halk arasında sele de denilen, sözlük anlamı Açık duran baş parmağın ucundan işâret parmağının ucuna kadar olan uzaklık demek olan sere veya kürsü; tuğranın metin kısmıdır. Bunda pâdişâhın ve babasının adları ile Şah, Han, el-Muzaffer kelimeleri yazılıdır.

2. Beyze: Bin ile Han kelimelerinin 'n' harflerinin kıvrılmasıyla meydana gelen ve iç içe yazılan iki kavise denir. İç beyze ve dış beyze adı verilen bu iki kavis tuğranın sol tarafındadır. Dâimâ kelimesi bunun ortasındadır.

3. Tuğ veya elif: Tuğranın yukarıya uzanmış olan mızrak şeklindeki ||| çekmeye (üç elife) verilen addır. Bunların üzerine flama gibi çekilen kıvrıklara zülüf veya zülfe denmektedir.

4. Tuğranın Kolları (Hançere veya kol): Beyzelerin devâmı olan ve el-Muzaffer kelimesinin üzerinden geçerek tuğranın sağına doğru paralel iki çizgi hâlinde uzanan kısma denir.


Kullanımı

Önceleri; ahitname, menşur, name-i hümâyun, mülknâme, ferman, vakfiye, berat vb. üzerine ve ortaya yazılan tuğra, sonraları; para, defter ve kağıtların başına bir hanedan arması halinde bayraklarda, pullarda ve resmi yapılarda da kullanıldı.

Tuğra, vesikalarda; tevki-i hümayun, nişan-ı hümâyun, nişan-ı şerif-i âlişan, misal-i meymun, alamet-i şerife, tuğra-i garra diye de isimlendirilmiştir.

Tuğra çekene; tuğrai, tevkii, nişancı, tuğrakeş ve tuğranüvis de denilirdi.

Şehzade Tuğraları

Şehzadeler, isimleri ile tuğra çektirirler, emirler yazdırırlar ve bu suretle kendi idareleri altındaki bölgelerde bir padişah gibi hüküm sürerlerdi. Yalnız kendi adlarına para bastıramaz ve namlarına hutbe okutamazlardı. Bu iki imtiyaz yalnız padişahlara aittir.

Tuğraların Kaldırılması Hakkındaki Kanun

15 Haziran 1927 tarihinde tuğraların kaldırılması ile ilgili bir kanun hazırlanmıştır.





Hülya Dönmez

1969 İstanbul doğumlu olan Dönmez, ilk ve orta öğrenimini Üsküdar’da tamamladıktan sonra 1987 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’ne girdi. Ana Sanat Dalı olarak tezhip eğitimi alan sanatçı; hat, minyatür, ebru ve kalemkârî üzerine de eğitim almıştır.
Tezhip dersini Çiçek Derman’dan alan Hülya Dönmez, 1993 yılında verdiği diploma projesiyle ikincilik derecesi alarak mezun olmuştur.


2. Abdülhamit Tuğra
Eser Kodu: ALP HT 1068


2. Abdülhamit Tuğra
69,5 x 58,5 cm
Sanatçı: Hülya Dönmez

Osman Han Tuğra
Eser Kodu: ALP HT 1067


Osman Han Tuğra
68,5 x 58,5 cm
Sanatçı: Hülya Dönmez


Tuğra formunda Hadis
Eser Kodu: ALP HT 1066


Tuğra Formunda Hadis
74 x 64 cm
Sanatçı: Fuat Başar
Tezhip: Neşe Efe

3. Ahmet İpek Üstüne Tuğra
Eser Kodu: 001/1116


56 x 59 cm
Sanatçı: Rabiya Koraltan


Avcı Mehmet İpek ÜstüneTuğra
Eser Kodu: 01/1115


58,5 x 60,5 cm
Sanatçı: Rabiya Koraltan


Kanuni İpek Üstüne Tuğra
Eser Kodu: 01/1114


47,5 x 64 cm
Sanatçı: Rabiya Koraltan



Kaynak:http://www.msxlabs.org/forum/satirlarla-turkiye/152631-turk-susleme-sanatlari-tugra.html
http://www.resimkalemi.com/turk-sanatcilari-biyografisi/9400-hulya-donmez-tugra-sancisi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları

1. Saygı çerçevesinde yapılan yorumlar, kendinizi ifade etmenin en iyi yoludur. Yorumlarınızın hakaret, küfür, tehdit, taciz, aşağılama, diğer kullanıcıların kişisel bilgilerinin ifşası, telefon numarası, e-posta adresi ve kurum ismi içermediğinden emin olun. İfade özgürlüğünü destekliyoruz ancak; kişi veya grupların dinini, dilini, cinsiyetini, ırkını, etnik grubunu, milliyetini aşağılayıcı yorumlara ve genel ahlak ilkelerine aykırı unsurlara kesin olarak izin vermiyoruz. Bu tür içeriğe sahip yorumlarınızın moderatör onayından geçmeyeceğini veya başka kullanıcılar tarafından sakıncalı olarak bize bildirilebileceğini ayrıca talep halinde ilgili mercilere tarafımızca bilgi verileceğini lütfen unutmayın. Üyelerimiz, yaptıkları yorumlardan kendileri sorumludur. Yukarıda belirtilen içeriğe sahip yorumlardan ve bu tarz davranışlarda bulunanlara yöneltilen cezai yaptırımlardan ''sanat-sanatkar.blogspot.com '' sorumlu tutulmaz.

2. Yaptığınız yorumun, yazıyla ilgili olmasına özen gösterin. Yorum yaptığınız yazının ana temasıyla doğrudan ilişkili olmayan yorumlar göndermeyin. Zorunlu olmadıkça büyük harf kullanmayın. Bu durum, diğer ziyaretçiler tarafından ‘bağırarak konuştuğunuz’ şeklinde algılanır. Sözlerinizi vurgulama amacıyla da olsa, harf ya da noktalama işareti tekrarı yapmamaya çalışın. İnternet sohbet odalarında kullanılan kısaltmaları kullanmayın.Hiçbir harf yerine benzer görünen başka bir karakter yazmayınız.

3. Yorumların varlık sebebi, konuyla ilgili fikir alışverişinden başka hiçbir şey değildir. Gerek yazıyı kaleme alan yazarla, gerekse yorum yazan diğer kişilerle fikirlerinizi paylaşabilir ve bu şekilde yazıda gördüğünüz doğruları genişletebilir, yanlışları eleştirebilirsiniz.

Lütfen bu kurallara uymaya ve hepimizin bir gün güvenli sınırlara gereksinim duyabileceğini anlamaya çalışalım. Kurallara uymamak, önce uyarı almanıza, yinelenen uyarılar da kullanıcı hesabınızın kapatılmasına neden olacaktır. Hesabınız kapatıldığında başka bir kullanıcı adıyla giriş yapmanız da engellenecektir.

Yaptığınız yorumlar içinde link barındıranlar spam kabul edilecek ve silinecektir.

Yorum kutusunda Link verilebilmesi için konulmuş olan link html etiketi konu ile ilgili link oluşturma amaçlıdır.
Reklam amaçlı başka sitelere link veren yorumlar silinecektir.

Katkılarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ederiz.

sanat-sanatkar.blogspot.com

Bilgileriniz