Diyarbakır’da Taş işçiliği-
Diyarbakır taş süslemeciliğinde Karacadağ kaynaklı bazalt taşı ve buna göre
daha az dayanıklı,daha yumuşak kireç taşı kullanılmıştır.İki renkli kullanım söz
konusudur.Ayrıca taş üzerinde kabartma olarak hayvan ve geometrik figürler
uygulanmıştır.
Akkaoyunlu döneminde Aynı minare camii,safa ve Nebi,Şeyh Matar camii iki renkli ve kabartmalı taş işçilikleriyle önemli yapılardır
Akkaoyunlu döneminde Aynı minare camii,safa ve Nebi,Şeyh Matar camii iki renkli ve kabartmalı taş işçilikleriyle önemli yapılardır


Nebicamii
Suna Gürsoy.Diyarbakır eski mimarisinde çini
süsleme.Mimarlık AD.Yüksek lisans tezi.Diyarbakır.1993.s.
TAŞ İŞÇİLİĞİ
Taş süslemede Kullanılan
teknikler:
- Kabartma tekniği
Alçak kabartma tekniği,düz yüzeyli alçak kabartma
tekniği,yuvarlak ve içbükey yüzeyli alçak kabartma tekniği,yüksek kabartma
tekniği,düz yüzeyli yüksek kabartma tekniği,yuvarlak ve içbükey kabartna
tekniği,çift yüzeyli yüksek kabartma tekniği
- Oyma tekniği
- Kakma tekniği
- Renkli yaş almaşıkşığı
- Kafes oyma tekniği
- Kazıma tekniği
- Boyama tekniği şeklinde özetlenebilir
(Yıldıray Özbek:Osmanlı beyliği mimarisinde Taş
Süsleme.Kültü bak . yay.Ank.2002.s.508)
DİYARBAKIR SUR SÜSLEMELERİ
DİYARBAKIR KALESİ (Diyarbakır’da kale içinde
yaşayanların (yerlilerin)
"beden" diye adlandırdıkları) (Surlar): Çevresinin uzunluğu ve burçların
büyüklüğü ve yüksekliği itibariyle dünyanın en büyük kalesidir. Dış kale ve Dış
kalenin kuzeydoğu köşesinde ayrı bir sur ile çevrili iç kale olmak üzere iki ana
kısımdan meydana gelmiştir.
Dış kale surları'nı dışarıdan "ikinci bir sur"
çevrilmişti. bu ön surun da yapıldığı, iki sur arasında geniş ve derin bir
hendek vardır. Bu hendek de su bulunduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Bu dış
surların izleri yer yer görülmektedir.
Kalenin İlk yapılış tarihi
bilinmemekte, ilk surların M.Ö. 3000 yıllarında şehrin hakimi olan Huriler
tarafından yapıldığı sanılmaktadır, ancak M.S. 349 yılında Roma İmparatoru II.
Constantinus (Konstantinos) tarafından genişletilerek bazı kısımları
onarılmıştır. Bugünkü şeklini büyük imparator Justinianus tarafından yaptırılan
onarımla almıştır.
Surların tamamı, kalkan balığı şeklindedir. Balığın baş
kısmı iç kale'ye, kuyruk kısmı ise güneybatı kesimindeki yedikardeş ve evlibeden
burçlarının olduğu yere uyar.
Diyarbakır surları'nın yapımında şehrin
batısında bulunan eski yanardağ Karacadağ'dan akan kalın gri-siyah bazalt taşı
bölgenin temel yapı malzemesi) kullanılmıştır.
Kalenin yapıldığı bölge,
muhtemelen gerek dicle vadisine gerek Diyarbakır düzlüğüne hakim en stratejik
yer olarak seçilmiştir. İç kale, surların fiskayası denilen kuzeydoğu
ucundadır.
Surlar dört ana kapı (kuzeyde dağkapı (harput kapısı), batıda
urfakapı (rum veya halep kapısı), güneyde mardinkapı (tell kapısı), doğuda
yenikapı (dicle veya su kapısı)) ve birçok kapı ile dışarıya açılır. kapılar
demirden yapılmıştır, çok sağlam ve gösterişlidir. günümüzde dağkapı ve urfakapı
onarılmıştır ve iyi durumdadır. mardinkapı ve yenikapı ise çok harap durumdadır.
daha sonraki yıllar surlarda bazı kapılar daha açılmış (çiftkapı, tekkapı gibi)
veya surlar yer yer yıkılarak geçişler sağlanmıştır.
Sur duvarların
yüksekliği 12 metre, genişliği 3-5 metre, uzunluğu ise 5 kilometreden fazladır.
Dış kalenin içindeki alanın boyutları 1700-1300 metredir. ve dış kale surların
üzerinde 82 burç vardır. Burçlar çoğunlukla yuvarlaktır, ancak dört ve altı
köşeli olanlar da vardır. Ben-u sen ve dicle vadisine bakan kesimde daha çok
dörtgen burçlar bulunur. Savaşların en çok cereyan ettiği dağkapı ile urfakapı
arasındaki düz alana bakan bölümde burçlar genellikle yuvarlak, daha sık, daha
sağlam ve daha büyüktür. Bu kesimde burçlar arasındaki mesafe kısadır, aralarda
takviye vardır. mardinkapı - Yenikapı arasındaki surlar yalçın kayalar üzerine
kurulmuştur, daha alçak ve daha seyrektir. Burçların çoğunlukla iki katlı,
bazıları 3-4 katlıdır. Alt katlar depo ve ambar, üst katlar ise askeri amaçlar
için kullanılmıştır.
İçkale'yi saran surlar Kanuni Sultan Süleyman zamanında
yeniden gözden geçirilmiş ve genişletilmiştir. Bu surlarda 16 burç vardır.
Burçlar, dört, altı ve sekiz köşelidir. günümüze kadar iyi korunmuş olarak
gelmişlerdir. Bu surlar üzerinde "Kanunî Kitabesi" bulunmaktadır.
İç kale'de
4 kapı bulunur. kapılar, saray kapısı, küpeli kapısı, oğrun kapısı (gizli kapı)
ve fetih kapısı'dır. bunlardan saray ve küpeli kapısı şehir içine, diğer ikisi
ise şehir dışına açılır.
Bugün dahi özelliğini kaybetmeyen çok görkemli keçi,
yedikardeşler, evlibeden (ben-u sen), nur, Kralkızı, fındık, mervani, akrep
burçları en iyi bilinenlerdir.
Sur ve burçların hemen hemen hepsi çeşitli
devir ve medeniyetleri yansıtan kitabeler, birçok uygarlık kendi döneminde yeni
burçlar, kitabeler ve süslemeler, motiflerle surlara kendi imzalarını
atmışlardır. Özellikle Romalılar, Bizanslılar, Abbasiler, Mervaniler,
Selçuklular, İnal oğulları, Nisan oğulları, Artukoğulları, Eyyubiler,
Akkoyunlular ve Osmanlılardan günümüze kadar gelen birçok kıymetli burç, kitabe
ve kabartmalar bulunmaktadır.
Asma ve kabartma motiflerle, çeşitli yazıtlar,
meyve ve tahıl motifleri, silah şekilleri, güneş ve yıldız sembolleri, gamalı
haç, kaplan, boğa, çift başlı kartal, akrep ve at, bazalt taşlar üzerine
işlenmiş kabartmaları bulunmaktadır. özellikle Urfakapı ve Dağkapı çevresinde
eşsiz kitabe ve motifler bulunmaktadır(vikipedi)
Diyarbakır surları
ve sanat
Diyarbakır surlarının arasında yer alan 80 kadar burcuyla
1600 ton zahire alabilen dünyanın en büyük kalesidir.(Cuma Karan:Diyar-I bekr ve
Müslümanlarca Fethi.Yüksek Lisans tezi.2003.Diyarbakır.s:1)


Surlarda konsol
Kufi Kitabeler

Bin yıllara dayanan tarihi özelliği ile Küfî
yazışı Diyarbakır surlarının duvarlarına bir başka biçimde özellik ve önem
kazandırmıştır. Bu yazı ile taş, Tarihsel bir belge olmanın ötesinde plastik
olgunluğun doruğuna çıkarak surlara bir yücelik kazandırmıştır. Türk sanatının
her sahasında en iyi bir biçimde değerlendirilen hat sanatı taş üzerine
yazılması yanında mimariye de hayat vermiştir. Bu taşlar üzerinde yer alan Küfî
yazısı ile yazılmış kitabeler insanı maddi alemden mana aleminin sonsuz
derinliklerine götürmektedir. Bitkisel bezemelerle bir arada şekillendirilen
Küfî yazısı; bir taraftan tarihin "zaman tünelinden" geçerek günümüz insanına
belge niteliği ile bilgi ulaştırırken, bir taraftan işlemektedir.

İnsan bu Tarihi manzara karşısında kendisinden
geçmektedir. Kitabeler hemen hemen Diyarbakır surlarının önemli bir yüzünü çevre
sarmaktadır.
Bitkisel Motifler
Sanat, milletlerin kültür ve
zevklerini açıklayan, toplulukların geleneklerini, duygularını yansıtan bir
kavram olduğuna göre bitkisel motifler "Taş Süsleme Sanatlarında " ne denli bir
mucize olduğu, Diyarbakır surlarının duvarlarında görülür. Kendi devirlerini
oluğu kadar kendi devirlerinin sonraki
devirlerin de estetik değerlerini yönlendiren
Diyarbakır surlarındaki Bitkisel motifli taş süsleme sanatı; Mazinin
derinliklerinden gelen sır dolu esintilerini günümüz insanın ulaştırdığı gibi
geleceğe de götürecektir. Bitkisel motifler yarı natüralistik, yarı stilize bir
üslup ile çalışmıştır. Çeşit çeşit çiçeklerin yepyeni stilizasyonla
Taş üstünde biçim bulduğu surlar sanki tarihi bir
çiçek bahçesine dönüşmüştür. Bu bitkisel motifler dekorasyon sanatının ilk
örnekleri olarak gösterilebilir.



Hayvansal Figürler
Diyarbakır surlarının en
önemli özelliklerinden bir de, taş süslemeleri arasında hayvan figürlerinin yer
almış olmasıdır. Hayvan figürlerinden oluşan kompozisyonlar bitkisel motifli
Küfî kitabelerle yan yana yer almaktadır. Surları oluşturan taşların üzerine
yerleştirilmiş ilginç kabartma hayvan figürleri görmek mümkündür.

Tarihi estetik değerlere sahip Diyarbakır Surları,
içinde bulunduğu Şehri bir “Dünya Kenti” haline getirmiştir.
2- Tarihi
estetik değerlere sahip Diyarbakır Surlarını önemli kılan
özellikler:
a- İnsanüstü emek tasarım ve uygulayım.
b- Dikkat
çekici estetik değerleri üzerinde taşıması.
c- Kitabelerin belgesel
özelliği ile beraber, estetik nitelikte olması.
d- Hayvansal motiflerin
estetik nitelikte olması.
e- Bitkisel motiflerin estetik nitelikte
olması.
f- İnsan motiflerinin estetik nitelikte olması.
3-
Tarihi Estetik Değerlere sahip Diyarbakır surlarının dahi ciddi bir şekilde
koruma altına alınmalıdır..
Diyarbakır Surlarındaki Hayvan Figürlerinin
Plastik Analizi
Diyarbakır Surları Yedi Kardeş Burcu Üzerindeki Hayvan
Figürleri
Diyarbakır surlarının önemli ünitelerinden biri Yedi Kardeşler
Burcudur. Artuklu dönemi eseridir. (1183-1232) Melik-el Salih ebu’l-feth Mahmut
zamanında yapılmıştır (1208). Mimarı İbrahim oğlu Yahya’dır.
Yedi Kardeşler
burcuna bakıldığında Bütünü kapsayan bir yüzeysel estetiğin sağlanmış olduğu
görülür. Zeminden burcun zirvesine kadar hemen yüzeyin hemen her karesinde mimar
ve uygulayıcıların estetik bir endişe taşıyarak form-inşada bulundukları
gözlenir. Kitabeyi oluşturan kaligrafik istiflerden tutun da, alan boşluklarını
dolduran hayvan figürlerinin yerleştirilmesine kadar sanat dili ili ile “espas”a
yani dengeli boşluklar bırakılmasına özen gösterilmiştir.
Yedi Kardeşler
burcunun yüzeyini hemen hemen iki eşit parçaya bölecek şekilde yerleştirilen bir
şerit kaligrafik kitabe geniş taş yüzeyi üzerinde bir oya işlemesi gibi yer
almıştır. Kitabenin başlangıç kısmının her iki tarafına simetrik olarak ejder
başlı kuyruklara sahip aslan figürleri yerleştirmiştir. Burcun Sol-sağ
tarafındaki Aslan figürleri kitabenin bulundu şerit üzerinde dış kabartma
tarzında işlenmiştir. Hayvan figürleri burç yüzeyi üzerine, sağdan ve soldan
dengeli boşluklar bırakılarak kompozisyon düzenli bir biçimde yerleştirilmiştir.
Bu özellik Resim sanatının temeli olan desen çalışmalarında da hassasiyetle
üzerinde durulan konulardan biridir. Konu için ayılan alanın yerli yerince
değerlendirilmesi resim sanatının temel amaçlarından biridir. Konu gözü rahatsız
edecek derecede küçük boyutlu olmadığı gibi kontur çizgisi dışına da
taşmamalıdır. Aslan figürlerinde de bu plastik denge ideal bir biçimde
uygulanmıştır. Aslan figürleri izleyiciye bir mesaj vermesi yanında iyi estetik
değerleri de üzerinde taşımaktadır. Bu üslup bir yerde yazılarla benzeşen bir
üslup olsa gerek. Kitabelerle Hayvan figürleri biçimsel farklılıklara rağmen
öz’de birbirleri ile örtüşmektedirler. Yazılar ile hayvansal figürler aynı yüzey
üzerinde birlerine kontrast düşmemektedirler. Bunun yanında rölyef biçiminde
uygulanmış aslan ve çift başlı kartal figürlerin plastik olgunluğa sahip olması,
sanatçısının iyi bir gözlem, tasarım ve uygulayım bilgisine sahip olduğunu
göstermektedir.
Her iki aslan figürünün orta yerinde ise çift başlı kartal
figürü bulunmaktadır. Aslan figürleri kimi tarihçilere göre mücadele, güç ve
üstünlük sembolü olarak yorumlanmıştır. Buradaki aslan figürlerinin kullanılma
nedeni de; bulunduğu yerin koruyuculuğu ve kollayıcılığı sembolize edebilir. İki
aslan figürünün ortasında yer alan çift başlı kartal figürü ise; tarihte gelmiş
geçmiş Türk İslam devletlerinin ve Selçuklular’ın simgesi olarak kullanılmıştır.
Yedi Kardeşler Burcu üzerinde yer alan tüm bu hayvansal figürler ilginç
stlizasyona uğratılarak biçimlendirilmişlerdir.
Yedi Kardeşler
Burcu’nun (İzleyene Göre) Sağ Tarafında Yer Alan Arslan FigürüAslan figürünün
genel biçimsel yapısına bakılırsa; güçlü bir stilizasyon görülür. Bazalt taşının
sert olma özelliğine rağmen bu aslan rölyefindeki stilizasyon şaşırtıcı şekilde
uygulanmış ve plastik açıdan başarı ile sonuçlandırılmıştır. Aslan figürü
hareket ve dinamizm mesajı yüklü bir anlayışla yapılmıştır. Sanatçısının olayı
iyi gözlemlemediğini göstermektedir. Figür yüzeyde poz veriyormuş edasıyla
durgun bir halde “biblo” görünümündedir. Kabartma derecelendirme yapılırsa; 0,1,
2, 3, 4, 5 aşamalı olarak tanımlanabilir. Sıfır noktası, burcun düz yüzeyi
olurken, burun bölümü aslan rölyefinin en yüksek alanıdır. Güzler burun kısmının
her iki tarafında Uygur resimlerinde yer alan figürlerdeki gibi çekik gözlüdür.
Göğüs bölümüne bir zırh yerleştirilmiş gibi ek kabartma yer almıştır. Aslan
figürünün, Askerlik deyimi ile başı dik göğsü ilerdedir. Ön ve arka ayaklar
genel anatomik yapıya aykırı bir duruşla kıvrılmışlar, bu durum ya stilizasyonun
sonucu ya da sanatçısının gözlem eksikliğinden kaynaklanabilir. Aslanın kuyruğu
ejder başı olarak yapılmıştır.
Yedi Kardeşler Burcu’nun (İzleyene
Göre) Sol Tarafında Yer Alan Arslan FigürüBurada yer alan aslan figürü diğerinin
simetrik biçimi olarak uygulanmıştır. Baş genel olarak gövdeye oranla daha
büyüktür. Her ikisinde de perdahlanmış bir taş işçiliği yer
almaktadır.
Çift Başlı Kartal Motifi
Yedi Kardeşler Burcu’nun ön
yüzünde, besmele-i şerife’nin yer aldığı kitabenin üzerinde bulunan çift başlı
kartal motifi, aslan figürlerinin bir anlamda simetrik olarak ikiye bölmüştür.
Burcun ortalarında yer alan kartal motifinin üst bölümündeki friz biçimindeki
kabartma şeritler ile bir anlamda kitabe, aslan ve kartal motifleri
taçlandırılmıştır. Çift başlı kartal motifi simetrik olarak uygulanmıştır.
Kanatlarda beş sembolik telek uygulanmıştır. Kartal figüründeki baş, kanat ve
pençelerdeki stilizasyon uygulamasına bakılırsa, sanatçısının iyi bir gözlem,
tasarım ve uygulayım gücüne sahip olduğu görülür. Tüm bunlar göstermektedir ki;
Güzel sanatlar, Hangi zaman ve mekanda olursa olsun, birey ve toplum olarak,
bizzat insanın kendine yönelişi, kendi ruh yapısını ortaya koymasını, kendi
dert, çile, ızdırap, özlem ve mutluluklarını dile getirmesini temin ederken, bir
taraftan da insana ümit, cesaret, şevk ve dayanma gücünü telkin
eder.
Evli Beden Burcu
Evli Beden Burcu, Ulu Beden veya Ben-u Sen
Burcu olarak da bilinir. Artuklu dönemi eseridir. (1183- 1232). Melik-el Salih
ebu’l-feth Mahmut zamanında yapılmıştır (1208). mimarı Cafer oğlu İbrahim’dir.
Burçta toplam 6 aslan motifi rölyefi vardır ve Avrasya hayvan motifleri üslubunu
yansıtırlar. Başlarında taç bulunan kanatlı aslan figürlerinin kuyrukları ejder
başlı olarak işlenmiştir. Üslup olarak Yedi Kardeşler Burcu ile belirgin
özellikler taşır. Evli Beden burcunda da Aslan ve çift başlı kartal motifleri
yer almıştır. Bu burçtaki taş işçiliğine bakılırsa bir adım daha önde ince
süslemelere girilmiştir. Bu çift başlı kartal motifindeki kanatlarda simgesel
altışar adet telek (Kanat tüyü) kullanılmıştır. Evli Beden burcunun ön yüzünde
(izleyene göre) sol alt köşede yer alan ve dışa dönük aslan motifi rölyefi
dereceli olarak çukur halde işlenmiş yatay dikdörtgen içine alınmıştır. Burç
yüzeyinde yer alan tüm aslan motifi rölyefleri ciddi anlamda aşınmış ya da
tahrip olmuştur. İnsanlar Çift başlı kartal sembolünü sevmişler; Selçuklu
Devleti, Diyarbakır Belediyesi, Dicle Üniversitesi ve diğer bir çok sivil
kuruluşlar bu motifi birer amblem olarak kullanmışlardır. Kitabe kuşağının sol
başında kanatlı, Ejder başlı kuyruklu aslan motifi rölyefi, görüntüsü ile
dinamik bir imaj hissi uyandırmaktadır. Aslan figürü dikdörtgen şeklinde bir taş
yüzeyi üzerine işlenmiştir. Kompozisyonun yüzey üzerine dengeli bir biçimde
yerleştirildiği söylenebilir. Bununla beraber figürün ejder başlı kuyruğu
çerçeve dışına taşırılmıştır. Aslan başı’nın insan başını çağrıştırmış olması,
Mısır piramitlerinin önünde yer alan insan başlı aslan heykelleri olan
“sfenksleri” hatırlatmaktadır. Güneş doğarken nasıl ilk olarak, dağların
tepelerini, daha sonra yüksek binaların damlarını aydınlatıyor ve en sonra,
yeryüzünün düzlüklerine ve alçak yerlerine ışınlarını yaymaya başlıyorsa; güzel
sanatların yaydığı ışıklar da tıpkı güneş gibi yayılır ve ilkönce yüksek
seciyeli, sayıları pekaz olan aydın kişilerin ruhlarını ve kafalarını
aydınlatır. Evli Beden burcunun üst kısmında yer alan konsollar form inşa
bağlamında çok zarif taş işçiliğinin uygulandığı bir alan
örneğidir.
Nur Burcu
Selçuklu dönemi eseridir. (1085-1183).
Melikşah zamanında yapılmıştır.(1089). Mimarı Selami oğlu Urfalı Muhammed’dir.
Kufi (Nebati) yazı ile yazılmış kitabesi ve çeşitli hayvan figürleriyle en
zengin burçtur. Kitabe arasında yer alan uzun boynuzlu keçi motifi rölyefi
dikkat çekici estetik değerdedir. Yine kitabe arasında yer alan simetrik olarak
yerleştirilmiş dört nala koşan at motifi rölyefleri bu dönem heykel sanatında
perspektif ve anatomide ne kadar bilgi, gözlem, beceri ve yetenek konusunda bize
net belge sunmuşlardır. Kitabenin sol kenarında yer alan güvercin motifi
rölyefinin kanatlarındaki beşli telek, yedi kardeşler burcundaki çift başlı
kartalın telekleri ile aynı sayıda olması dikkat çekicidir. Hemen alt tarafında
yer alan bağdaş kurmuş bir şekilde oturan kısa saçlı, eli ile ayaklarının tutan
çıplak kadın rölyefi ise hangi amaçla yapıldığı konusunda fikir yürütmek zordur.
Kitabenin sağ tarafında da soldakinin simetrisi olarak uygulanmış kanatları açık
ancak bunda altı telek görünen güvercin motifi rölyefinin altında da çıplak
kadın motifi yer almaktadır. Ancak antik çağ eserlerinde; çıplak kadın
heykelleri-örneğin: Kibele, Bolluk ve bereket tanrısı sembolü olarak
kullanılmıştır. Nur burcunda yer alan kitabenin sağ köşesindeki aslan motifi
daha belirgin stilizasyona uğratılmış olması yanında sevinç veren bir gülümseme
imajı kayda değer bir özelliktir. Nur burcunun sol yüzünde yer alan ancak türü
belli olmayan bir yırtıcı kuş, aynı şekilde türü belli olmayan avını
parçalamasını konu edinen bir rölyef, büyük ihtimalle mücadele ve güç
gösterisini simgelemiştir. Bazı sanat tarihçileri, Alta mira ve Lascaux Mağara
resimlerini, hasımına karşı bir üstün gelme tasviri olarak betimledikleri
biçiminde yorum getirmektedirler. Buradaki kuş ve avı konusu da bu anlayıştan
kaynaklanabilir. Bu olgunun önemli yanı; düşünce duyguların mukim kale
duvarlarına bile olsa resimsel bir anlayışla ifade edilmiş
olmasıdır.
Selçuklu Burcu
Melikşah dönemi eseridir. Nur Burcu
benzeridir. Kufi yazı ile yazılmıştır (1088). Evli Beden Burcu’nun kuzeyindedir.
Kitabe üzerinde yer alan simetrik olarak yerleştirilmiş keçi motifi rölyefinde
uygulanan uzun boynuzların stilize edilmiş parçalı bölümleri yüzeyin başka
bölümlerinde de uygulandığı görülmüştür. Kitabenin sol köşesinde yer alan aslan
motifi rölyefinin stilizasyonu olmakla beraber miken sanatında olduğu gibi
zarafet açısından daha az özen gösterildiği yorumu yapılabilir. Güvercin
olabileceği yorumu yapılabilecek olan kuş figürü rölyefi yine kitabenin arasında
yer almaktadır.
(Prof.Dr.Ahmet Atan. estetik değerleriyle
Diyarbakır)
Yedi kardeş burcu,Artuklu dönemi
eseridir.Üstündeki kitabedli çift başlı kartal Türk İslam devletlerinin ve
Selçukluların simgesidir.Burçdaki aslanların kuyrukları ejder başlıdırYedi
kardeş burcu kitabe üzerinde aslan kabartması vardır.Evli beden burcu da Aruklu
eseridir.Burçda toplan 6 aslan ve kabartması vardır.Başlarında taç bulunan
kanatlı aslanların kuyrukları ejder başlıdır.Kitabe üstünde Çift başlı kartal
kabartması bulunmaktadır.Burcun üst kısmında konsollar bulunmaktadır.
Nur
burcu Selçuklu eseridir.Kufi yazı ile yazılmış kitabesi ve öeşitli hayvan
fihürleriyle en zengin burçdur.Kitabede çift at kabartması,kitabe sol köşesinde
gülen aslanm kabartması mevcuttur.Nur burcu sol ve sağ yüzünde yırtıcı kuş ve
avı kabartması vardır.
Selçuklu burcunda kitabede iki keçi kabartması
yapılmıştır.Kitabe sol
Köşesinde gülen aslan kabartması ve burcun kuzey
cephesinde kitabe ve niş bulunur
Burçlarda Abbasilere ait büyükbaş ve yırtıcı
hayvan kabartmalarına rastlamak mümkün.
İç kale dış surunda kitabe ve küçük
kuşu boğan yırtıcı kuş kabartması,Urfa kapı güneyinde kırktellei güvercin
kabartması,Tek kapı yakınında İnsan ve akrep kabartmasına
rastlanır.Prof.Dr.Halil eğertekin.Diyarbakır surları.Kitabeler ve
kabartmalar.Diyarbakır tanıtma vakfı yay.
Aslan güç ve kudreti sembolize
etmektedir.Surun dışında yapılması düşmana göz dağı verilmesidir.

Birgül Savaş:Diyarbakır
surları.D.Ü.Arkeoloji bölümü lisans tezi.2000.s.:
Taş işçiliği
Türk sanatında
geniş bir alanı içine alan dekoratif taş işçiliği başlangıcından bu yana
devirlerin uslubuna uygun olarak bazı değişimler göstermiş olsa da ustalıkta
yüksek kalitesini her zaman korumuştur.
Taş işçiliğinin en güzel
örneklerini, Anadolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı Devri mimarisinde görmek
mümkündür. Taş yalnızca yapım aşamasında değil, iç, dış dekorasyonda da ana
malzemeyi teşkil etmektedir.
Taş işçiliğimizin en güzel örneklerini; anıtsal
taç kapılarda, şehir, saray duvarlarında, cami, medrese gibi yapıların avlu, ana
kapılarında, sütun başlıkları, minare şerefeleri, mihrap , minber, çeşme, sebil,
şadırvanlarda görmek mümkündür.
Geometrik örgüler, geçmeler, bitkisel
bezemeler, alçak - yüksek kabartma hayvan figürleri, palmetler en çok rastlanan
bezemelerdir.
Mimaride kullanılan tuğlalarla da duvarları değişik şekillerde
işlemişlerdir. Bu süslemeler daha çok açık koyu renkli tuğlaların geometrik
şekillerde yerleştirilmesi ile gerçekleşmektedir. Cami, türbe, kale gibi
yapıtların dış duvar örgülerinde güzel örnekleri görülmektedir.
Hammaddesi
taş olan el sanatı ürünlerinin yapımında kullanılan taşlar, kullanım alanlarına,
yapım tekniklerine göre;
Taş İşçiliği (Mimaride kullanılan taş
işçiliği, çeşmeler, mezar taşları):
Geleneksel mimaride dış cephe
ve iç mekan yapımı, süslemesinde taş işçiliği önemli bir yer tutmaktadır. Taş
işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır.
Taş
işçiliğinde, oyma, kabartma, kazıma (profito), gibi teknikler uygulanmaktadır.
Kullanılan süsleme öğeleri; bitkisel, geometrik motifler ile yazı figürleridir.
(Kültür bakanlığı)
Yüzey
üzerine yapılan yükseltme ya da çökertmelere rölyef
(kabartma) denir. Alçak ve yüksek rölyef olmak üzere ikiye
ayrılır. Yüzey üzerine yükseltilerek yapılıyorsa yüksek rölyef;
çökertilerek yapılıyorsa alçak rölyef adını alır.
Üzeri işlenebilir
malzemeleri şekillendirme. Kabartma, sanat kolları dahil endüstri, tarım ve
günlük hayatta da kullanılır.
Mimarlıkta kil, alçı, taş gibi işlenebilir
malzemelerin yüzeyinde, alçaklı, yüksekli şekiller meydana getirmektir.
Kabartma, ışık alan ve almayan yönlerin belirme derecesine ve yüzey şekline
göre, alçak, orta yüksek olarak çeşitlenir. Alçak kabartma, yüzeyden çok az
ayrılan kabartmalardır. Madalyon,
para vb. şeylerde
görülen kabartmalar bu şekildedir. Yüksek kabartma, yüzeyden oldukça yükselen
kabartmalardır. Şeklin hemen hemen yarısı denilebilecek derecede yüksektir.
Rond-bos kabartmalar ise heykele yaklaşır şekildedir.
Şekiller satıha alçak taraflarından yapıştırılmış gibidirler.

Kabartma olarak yapılmış süslemeler, mimari
yapılarda taşa, mermere işlendikleri gibi
madenden ve ahşaptan yapılmış eşyalar
üzerinde de görülürler. Şamdan, kapı tokmağı gibi madeni eşyalarda, kapı,
pencere kanadı, rahle, dolap, çekmece gibi ahşap eşyalarda kabartma şeklinde
yapılmış süslemelere çok rastlanır. Mimari eserlerin dış veya iç cephelerinde
yapının görülecek yerlerinde taş veya mermer üstüne kabartılarak yapılmış
süslemeler vardır.(vikipedi)
İnsanoğlunun hayatında önemli bir yer tutan
taş,dünyanın oluşumundan beri çeşitli şekillerde bize hizmet etmiştir.İlk akla
gelen ifade olarak sağlamlığıyla öne çıkan taş, teknolojinin gelişmesi ile ,
eskisi kadar değilse bile yine de hayatımızda ,özellikle inşaat alanında önemini
korumaktadır.
Geçmişte ecdadımız , yapıları ,yolları taş ile inşa ederken
,onu sevimli ve sıcak bir şekilde kullanmaya gayret etmiş ve diğer süsleme
sanatlarımızda olduğu gibi taşı da oya gibi işleyerek kullanmıştır. Bu şekilde
ortaya apayrı bir süsleme dalı çıkmıştır.
Türk süsleme san'atına taşın
girmesi Türklerin Anadolu’ya gelişi ile başlar. Orta Asya’da yapı elemanı olarak
kullandıkları kerpiç , tuğla ve moloz gibi malzemelerden taşa geçişleri,
Anadolu’daki önceki uygarlıkların da kalıntılarının tesiri ve taşın burada bol
ve sağlam bir yapı malzemesi olarak bulunması ile artık vazgeçilmez bir inşaat
tekniği başlamıştır.
Türk san'atkârları, inşaat elemanı olarak kullandıkları
taşı süslerken, Orta Asya’daki diğer san'at dallarında kullandıkları süsleme
motiflerini, taşta da kullanmaya gayret etmişler ,bunu Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde daha da geliştirmişlerdir. Anadolu’daki taş süslemelerinde, kuzey
ve kuzey doğuda Kafkas ve Azeri etkisi, güney ve güney doğuda, Suriye’nin Eyyubi
ve Zengi eserleri etkisi az da olsa görülür. San'atımızda çok önemli bir dönem
olan 14. yüzyıldan sonra taş süslemeciliğimiz artık kendine has bir tavır
kazanmıştır diyebiliriz.
Selçukluların Anadolu’da başlattıkları inşaat
faaliyetlerinin taş süslemesine yansımasında ilk göze çarpan eserler olarak dini
ve sivil yapıların portallerini , camilerin minare,minber ve
mihraplarını,kemerleri,eyvanları,tonoz ve sütun başlıklarını söyleyebiliriz.
Portaller taş işçiliğinin en güzel sunulduğu muhteşem yapılardır. Mimari
eserlerin adeta vitrini olarak niteleyebileceğimiz portallerde, niş dediğimiz
girinti,genellikle önce sivri bir kemerle sonra da dikdörtgen bordürlü bir
çerçeve ile kuşatılmıştır. Niş içindeki kapı üzeri daha yumuşak,yayvan bir
kemerle çevrilidir.Ön cephe olarak sütunceler, küçük nişler ve kabara tarzı
rozetlerle , her bir yer oya gibi, dantel gibi işlenmiş olarak ve çoğu zaman da
bu güzellik tamamlayıcısı olur.Pek çok portalde yazılar da adeta kâğıt üzerine
yazılmışcasına muntazam ve estetik olarak şeritler halinde
uygulanmıştır.
Cami içi olması ve Yüce Allah’ın huzurunda bulunma hissi
ile mimarimizde mihraplar önemli bir yer tutar. Caminin adeta iç vitrinleri
olarak yapılan taş mihraplar da, portal görünümünde olup aynı ince işçilik
onlarda da vardır. Mihraplar da kenar bordürleri köşelikler ve alınlıklar,
yerine göre yazılarla süslenmişlerdir. ….Ahmet Yıldız.Türk işleme sanatlarında
taş işçiliği Tefekkür.sayı 11.Ocak.2007http://turkishceramic.sitemynet.com

taş işçiliği:
Ulu Cami, taş'ın bir büyük sanat eseri haline
getiriliği muhteşem birmabettir.
O, taş üzerindeki süsleme ve bezemelerle
güzelliğin zirvesine çıkmış estetik bir abidedir. Taş işçiliğindeki sanatkarane
ustalık, bugün Tarih ve
Medeniyetinin önemi ile kültür ve sanatımızın sahip
olduğu engin ve zengin
değerlerimizi tartışmasız kabul edilir duruma
getirmiştir. Bu duvarüstü taş
işlemeciliğim bir büyük plastik sanat eseri
haline getirmek ancak büyük bir
sanat ruhuna sahip olmakla mümkündür. Bu
Güzel sanat eserleri, bir kaç bin
yıllık tarihimizin içinden süzülüp gelen
ince işlenmiş " Altın taş " niteliği ile; eşsiz birer güzel sanatlar abideleri
olacaktır. Ulu Camiin Duvarlarım birer canlı
sanat
müzesi haline
getirenler, acaba dünya sanat ve medeniyeti için başvurulacak birer kaynak eser
niteliğini taşıyacaklarını, biliyorlarmıydı?..
Süslemeciliği:
Ulu Camiin
taş işçiliğini bir büyük sanat haline getiren önemli
özelliklerinden biri de
" Taş Süslemeciliğidir ". Kendi döneminin, yaşadığı
ortamı ve kullandığı
eşyayı göze en hoş gelecek şekilde süslemek, onu sanat
anlayışı
ile
biçimlendirmek, Ulu Camii Taş ustalarının, sorumluluğun ötesinde; doğal bir
tutkuları olduğunu göstermektedir. Onbir ve onikinci yüzyıl İran Selçuklularının
kendine öz kavramları, ilhanlıların parlak ve atak sanat ibdaları, Timurluların
ince ve zarif sanat görüşleri, Memlükların, Celayirlerin,
Muzafferilerin,
Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerin ve nihayet Safevilerin süsleme
sanatlarında gösterdikleri başarılı buluşlar, Türk Süslemesinin
oluşmasında
büyük rol oynadığı kesin olarak kabul edilebilir. İşte o dönemin Taş
ustaları,süslemeleri ile taşı taş olmaktan çıkarı? bir büyük sanat eseri
haline
getirmeleri, Ulu Camiyi bir Güzel Sanatlar Galerisine dönüştürmüştür.
Ulu Camii'deki Süslemeciliğin tarihsel süreç içerisinde kendi
geleneksel
yorumlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak Ulu Camiin kültür ve sanat
dünyasında seçkin
bir yer almasına neden olmuştur.Doç.Dr.Ahmet Atan.Estetik
Değerleriyle Diyarbakır
DİYARBAKIR KARACADAĞ TAŞI
Eski volkanik bir dağ
olan Karacadağ’ın püskürttüğü lavların soğuması sonucu oluşan bazalt taşı,
bünyesinde bulunan Fe,Si,Al, Mg gibi metalik elementlerden dolayı doğada bilinen
en sert ve dayanıklı taşlar içerisinde yer almaktadır.
Kimyasal
bileşimi ve fiziksel
özelliklerinden anlaşılacağı gibi Diyarbakır Bazalt
taşı iyi bir yalıtım ve dayanıklı yapı malzemesi olmakla beraber
işlenebilirliği ile de antik ve çağdaş
mekanlarda dekoratif görüntü sağlamaktadır. Isıya ve dona karşı olan
dayanıklılığı sebebiyle binalarda dış cephe kaplamasında, (plaka ve yığma)
fırınlarda fırın içi döşeme ve hamam cehennemliklerinde sal taşı olarak
kullanılmaktadır. Zamana karşı aşınma yüzdesi düşük olduğundan yer döşemelerinde
(kaldırım,
camii
avlu, petrol
ofis alanı, park
içi döşemeleri.. vs.) ideal bir malzemedir. Elektrik iletkenliği yok denecek
kadar az olduğundan yüksek gerilime maruz mekanlarda kullanılmaktadır.
İşlenebilirliği dolayısıyla bahçe ve parklarda dekoratif çiçeklik, fiskiyeli
havuz, kemerli
giriş kapıları ve mimari açıdan gerçekleşmesi mümkün olan sanat yapılarında
kullanılmaktadır.
Tarihsel kullanıma bakacak olursak, yapım tarihi bile
belli olmayan Diyarbakır surları, avlulu Diyarbakır evleri, camileri ve
çeşmelerinin zamana karşı mücadelesi ile karşılaşmaktayız. http://www.karaaslanmermer.com/
Karacağda bazalt taş imali ve ihracı daha iyi organize
edilmelidir.Diyarbakır’ın önemli bir maden potansiyeli yaklaşık 10 bin
kilometrekarelik bir geniş alana yayılan siyah renkli bozaltlardır.Bugün için
sadece iki fabrikada işlenen bu taşlar iyi cila tutmakta ancak sertliğinden
dolayı mermere göre biraz fazla olmaktadır.Bu nedenle bazalta yönelik mermer
plaka kesebilecek donanımda bir fabrika organize sanayide yapılması
düşünülebilir.
Ayrıca çok iyi parke-kaldırım taşı olabilen bozaltlar aşınma
ve sürtünmeye oldukça dayanıklıdır.İyi bir reklam ile burada üretilebilecek
kaldırım taşları tüm Türkiye ve dışarı ülkelere pazarlanarak hem istihdam hem de
gelir sağlanır.
Bazalt taştan elde edilen agrega ile hazır
beton ve asfalt üretimi de bölgemizde yapılmaktadır.Topraksız tarımın ana
maddesi volkanik materyallerdir.Bunlar perlit,ponza ve bazalttir.Bazalt ise
Karadacağda bolca bulunur.Bu durum seracılık için Diyarbakır’ı elverişli hale
getirir
Hatuniye Medresesi (Hani)
Ulu Cami’nin güneybatısında bulunan
Hatuniye Medresesinin XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze harap bir
durumda gelen medresenin kitabesi de bulunmadığından kesin yapım tarihi ve kimin
tarafından yaptırıldığı da bilinmemektedir.
Medrese dikdörtgen planlı
olup, giriş kapısının karşısında yuvarlak kemerli bir eyvan bulunmaktadır.
Avlunun iki tarafı kalın payeler üzerine oturtulmuş yuvarlak kemerli bir revakla
çevrelenmiştir. Bu revakların arkasında medrese hücreleri bulunmaktadır. Bu
hücrelerin üzerleri kubbelerle örtülmüştür.
Yöresel beyaz taştan, muntazam
bir taş işçiliği ile yapılmıştır. Giriş kapısı sivri kemerli olup, çevreis
geometrik ve bitkisel bir bezeme ile çevrelenmiştir. Sivri kemerin köşelerinde
üçgen dolgulara yer verilmiştir. Bunların içeriside kabartma bitkisel motiflerle
dekore edilmiştir.
Mihrap duvarı bunun yanındaki iki kubbeli mekan ve eyvan
duvarları günümüze gelebilmiştir. İki yanında kubbeli mekanların bulunduğu
kapalı avlulu medrese planındadır. Mihrap duvarı geometrik taş süslemeleri ile
kaplıdır. Ayrıca mihrap nişinde de örgü motifli taş bezemeler görülmektedir.
Bunları geometrik bezemeler ve mukarnaslar tamamlamaktadır. (kenthaber)

Diyarbakır Hasan paşa girişinde lale resmi

Mesudiye medresesinde taş süslemeleri



Diyarbakır Zinciriye ve Mesudiye
medreselerinde bazalt kesme taş mimaride,iç taraf ve avlularda çok hareketli
mimari süsleme ile karşılaşılmaktadır.Mesudiye medresesinde çok dilimli kemer
özelliğine,kara bazalt arasında beyazın kullanılmasıyla polikromi de
karışmaktadır.
Ara Altun:Anadoluda Artuklu Devri Mimarisinin Gelişmesi.Kültür
bak yay.İst.1978.s.
Meryem ana kilisesinde taş işçiliği




Meryem Ana Kilisesi (Yakubi Mezhebi Kilisesi) (
Merkez)
Diyarbakır’da Ortodoks Süryanilere ait olan ait olan bu
kilise IV. Yüzyıldan kalmıştır. Kilise birkaç kez yanmış, yıkılmış ve bir çok
kez onarılmıştır.
Mardin’deki Deyr-ül Zahfaran’dan gelen Patrik
II.Yakup, öldüğü l871 yılına kadar burada yaşamıştır. O yıllarda bu kilise
patriklik merkezi olmuştur.
Diyarbakırlı taşçı ustaları taş işçiliği
yönünden en başarılı çalışmalarını burada yapmışlardır. Kilise dört avlu,
divanhane ve din adamlarının yaşadıkları bölümlerden meydana gelmiştir.Ahşap
işçiliği, sütunları, sütun başlıkları parmaklıkları, kürsüleri ve ikonaları ile
ün yapmıştır. Günümüzde kilise görevini sürdürmektedir. www.bydigi.com/

Şeyh Arap camii avlusu

Arap Şeyh Camisi (Merkez)
Diyarbakır’ın doğusunda Yeni Kapı yakınında bulunan Arap şeyh Camisi’ni
Diyarbakır’da valilik yapmış olan Kara Mustafa Paşa 1644’te yaptırmıştır. Mimarı
belli değildir.
Cami dış görünüşü ile bir özellik taşımamaktadır. Küçük
bir avlu içerisinde şadırvanı vardır. Halk arasındaki söylentiye göre bu
şadırvan daha önce bir türbe olup, sonradan şadırvana dönüştürülmüştür.
http://www.friendlife.net/diyarbakir-
Figürler ve
anlamları
Aslan figürü:
Kuvvet ve kudret sembolü
olarak görülmüştür..Bu nedenle sarayı,şehri,kaleyi,yapıyı kötülükten,düşmandan
koruyan bir unsur olarak görülmüştür. Yunan ve Roma sanatında önemli bir yeri
vardır Bektaşi inancında egemendir.Hz.Ali’ye Allahın aslanı denmektedirAslan
kabartmaları genellikle yüksek kabartma olarak işlenmiştir.Bazen kuyruk uçları
ejder başıyla son bulur ve kıvrık ön bacakları çerçeveleyerek yükselen kanatları
da olabilir.Genellikle yüksek kabartma olarak işlenmiştir.Bazen kuyruk uçları
ejder başıyla son bulur ve kıvrık ön bacakları çerçeveleyerek yükselen kanatları
da olabilir.Çoğunlukla karşılıklı çift işlenmiştir.Başlar gövdeye göre daha
büyük ve heybetlidir.Çoğunlukjla ön bacakları yürür gibi göğüs üzerine doğru
çekilmiştir.Diyarbakır dış kalede,Silvan kalesinde örneklerini
görebiliriz.Kanatlı aslan kabartması aslana daha büyük bir olağanüstülük
sağlarAslan aynı zamanda güneş ve aydınlık sembolüdür.Ejder kuyruklu aslanlar da
aynı hayvan üzerinde iki zıt prensibi birleştirir.
Aslan aydınlıok
güneşi,ejder ay,yer ,.altı ve karanlık sembolüdür.
Tek ve çift başlı
kartal figürü
Ortaasyada koruyucu ruh olarak kabul edilir.Savaşların
koruyucu ruhudur.Yapılarda kötülüklerden,fena ruhlardan,kötü düşüncelerden
korunmak istenmiş olabilir.Kartal Hitit,Urartu ve Mezopotamya kültürlerinde de
vardırSelçuklu-Artuklu medeniyetlerinde vardır.Yunan-Roma masallarında da
bulıunmaktadır.iyi ile kötünün savaşında iyinin somut gücünü
gösterir.Yüceliğin,egemenliğin yansıtıcısıdır.
Ejder
figürü
Genellikle aslan ve sfenks kuyruklarında veya çift başlı
kartalların kanat uçlarında bulunurUrfa kapıda bu tip kabartmayı
görebilirizBazen ejder çiftinin boğa başları ile verildiği görülürOrta asya
kültüründe gök kubbenin idfaresi,ahengi bir ejder çiftine bağlıdır.Yıldızların
seneleik dönüşü bu çift ayarlar.Gök kubbede yedi gezegenin altında,dünya eksinin
en aşağısında düğümlü bulunan ejderler,dişi ve erkektir.İki zıt kutbu ve kuvveti
sembolize eden ejder çifti,harekeri,astronomik ve felsefi olarak iki
prensibidir
Boğa
kabartmaları
Boğa-insan,aslan-boğa,boğa-kartal, beraber
bulunur.Yenik düşman sembolü olan boğaların arasında oturan hükümdar,tepesinde
yer alan aydınlık,hakimiyet ve koruyucu sembıl kartal ile birlikte
verilmiştir.Boğa genelde aslanla beraberdir ve altta kalan boğa yenilmiştir.Ulu
cami girişinde Urfa kapısında boğa başına basab tahta Anadoluda görülen tek
örnektir.
Kartal koruyucu unusr ve asaleti,aslan aydınlık ve güneşi,ejder
karanlığın sembolü mücadele sahnelerinde,boğa ise altta düşmüşlük ve karanlığın
ifadesidir.Bu figürleri daha çok Aruklularda görüyoruz
Öğr.gör.Mustafa
Diğler.Diyarbakırda artuklu dönemine ait insan ve hayvan figürlerinin plastik
öğeleri..I.Uluslararası Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır.2004.s.365

Dağkapıda hayvan figürleri






Akrep:Sonradan açılan Tek Kapı
yanındaki Eyyubi Burcu’nda akrebi elinde tutan bağdaş kurmuş insan kabartması
akrebe ilişkin tek örnektir.
Aslan :Burçlarda oldukça rastlanan arslan kabartması,insan başlı,kanatlı,ejder kuyruklu olmak üzere farklı biçimlerde yer almaktadır.Ulu Beden,Yedi Kardeş,Nur Burcu, Melikşah Burcu,İç Kale Saray Girişi,Eyyubi Burcu(Akrep Burcu yanı),Dağ Kapı,Mardin Kapı,Urfa Kapı değişik kabartmaların bulunduğu burçlardır.Nur Burcu ve Melikşah Burcu’ndaki arslan kabartmaları,kompozisyon olarak farklılık arzeder.Arslanlar,gülen simaya sahiptir.Ulu Beden’deki iki arslan kabartması insan başlıdır.
. Boğa-Öküz:Burç dışındaki yapılarda sıklıkla rastlanan kabartmalar,genelde arslanın avı biçimlidir.Ulu Camii ana kapısında karşılıklı yer alan arslan-boğa mücadelesine,kiliselerde de rastlanır.İç Kale Saray Girişi’nde aynı kabartmalar görülür.Dağ Kapı ve Mardin Kapı kabartmaları genel kabartmalardan estetik olarak farklıdır.Kaplan kabartması şeklinde düşünülecek biçimler,kimi araştırmacılarca’’Dicle Kaplanı’’ismiyle adlandırılmıştır.
Yırtıcı Kuşlar: Urfa Kapı, Melikşah Burcu,Nur Burcu,Ulu Beden,Yedi Kardeş,Dağ Kapı yırtıcı kuşların bulunduğu burçlardır.Çift başlı kartal,Urfa Kapı,Ulu Beden ve Yedi Kardeş’te egemen kabartmadır. Kartal beraberinde Şahin’i anımsatan yırtıcı kuş kabartması yanında güvercin kabartması görülür. Melikşah ve Nur Burcu’ndaki Kuş tasvirlerinde kuyruk ve kanatlar açıktır.Bu,güç gösterisini andırmaktadır.
Hayvan Figürleri:Mardin kapı ve Dağ Kapı’da Abbasilere ait kabul edilen boynuzlu hayvan (Keçi,öküz,..) figürleri bulunmaktadır.Selçuklu (Melikşah) Burcu’nda mücadele eden iki keçi kabartması,burcun kitabesinin birinci satırının altında orantılı yer almıştır. Nur Burcu’nun kitabesinin son satırının üstünde iki dağ keçisi kabartması,Melikşah Burcu’ndaki kabartmalardan daha ustalıklı işlenmiştir.
At Figürü:Nur Burcu’nda eğerli fakat binicisiz iki at hareketli biçimde yer alır.At figürü sadece Nur Burcu’nda görülür.www.diyarbekirim.com/

İsmetpaşa ilkokoul
arkasında çeşme
süslemesi
Oymacilik
Maden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin
yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil,
motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya
“oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer
ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla
meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının
asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan
medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur.
Ortaçağda Özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da
gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa
ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma'da
da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabiatten alınan çiçeklerin
motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme
ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı
düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci yüzyılda Gotik
üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol
açtı.
İslamiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok
kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun'da
yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan
heykellerin yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat
Türkistan'da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti.
Oymacılık Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve
pencereleriyle binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi.
Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti.
Oymacılık sanatında genelde iki metod takip edilir:
1. Alçak
kabartma usulü: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir aletle
herhangi bir maddenin üzerine oymak.
2. Yüksek kabartma usulü: Oyulması
tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır.
Bu
şekildeki oymacılık usulleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin
kullanılmasında uygulanır. Şayet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı
oyulur ve kullanılır hale getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı
usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve
geçme usulleri de uygulanmaktadır.
Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan
motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin
uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.
Geçme oyma
tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler. Osmanlılar
zamanında geçme parçalar kullanılarak tezyini değeri arttırıldı ve
canlandırıldı. Süleymaniye Camiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Camiinin kapı
kanatları bu teknikle yapılmıştır.
Selçuklular ve Osmanlılarda taş
oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mimarisi dalında çok uygulanan bir
sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde
yapılan camilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının
değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında
kullanılan motiflerle kitabelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup
özellikleri görülmektedir.
Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine
kendilerine has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rumi
süsleme şekli, Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi.
Ayrıca ağaç oyma sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar
Selçuklularda görülen kufi yazısının yerine sulüs yazı tekniğini kullandılar.www.keyborsa.com

Arkeolojik sanat eserleri




Tarihin derinlerinde taş işçiliği

Diyarbakır-Çınar arasında bir köşkte taş
işçiliği
(güzel şeyh kasrı)

Deliller hanında taş oyuk

Taş ustası

Aslanlı çeşme de aslan heykeli

Fisk kayası eski senayi mektebi taş
süslemesi

Hasan paşa hanı taş süslemeleri



Kuyumcular çarşısı süslemeler






TARİHİ ESTETİK DEĞERLERİYLE DİYARBAKIR
SURLARI
Doç. Ahmet ATAN
Taş işçiliği Diyarbakır surları, taş’ın bir büyük
sanat eseri haline getiriliği muhteşem bir abidedir. O, taş üzerindeki süsleme
ve bezemelerle güzelliğin zirvesine çıkmış estetik bir abidedir. Taş
işçiliğindeki sanatkarane ustalık, bugün Tarih ve Medeniyetinin önemi ile kültür
ve sanatımızın sahip olduğu engin ve zengin değerlerimizi tartışmasız kabul
edilir duruma getirmiştir. Bu duvarüstü taş işlemeciliğin bir büyük plastik
sanat eseri haline getirmek ancak büyük bir sanat ruhuna sahip olmakla
mümkündür. Bu Güzel sanat eserleri, bir kaç bin yıllık tarihimizin içinden
süzülüp gelen ince işlenmiş " Altın taş " niteliği ile; eşsiz birer güzel
sanatlar abideleri olacaktır. Diyarbakır surlarının Duvarlarım birer canlı sanat
müzesi haline getirenler, acaba dünya sanat ve medeniyeti için başvurulacak
birer kaynak eser niteliğini taşıyacaklarını, biliyorlar mıydı? Süslemeciliği
Diyarbakır surlarının taş işçiliğini bir büyük sanat haline getiren önemli
özelliklerinden biri de " Taş Süslemeciliğidir ". Kendi döneminin, yaşadığı
ortamı ve kullandığı eşyayı göze en hoş gelecek şekilde süslemek, onu sanat
anlayışı ile biçimlendirmek, Diyarbakır surları taş ustalarının, sorumluluğun
ötesinde; doğal bir tutkuları olduğunu göstermektedir. Onbir ve onikinci yüzyıl
Selçuklularının kendine öz kavramları, ilhanlıların parlak ve atak sanat
ibdaları, Timurluların ince ve zarif sanat görüşleri, Memlükların, Celayirlerin,
Muzafferilerin, Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerin ve nihayet Safevilerin
süsleme sanatlarında gösterdikleri başarılı buluşlar, Türk Süslemesinin
oluşmasında büyük rol oynadığı kesin olarak kabul edilebilir. İşte o dönemin Taş
ustaları, süslemeleri ile taşı taş olmaktan çıkarıp bir büyük sanat eseri haline
getirmeleri, Diyarbakır surlarını bir Güzel Sanatlar Galerisine dönüştürmüştür.
Diyarbakır surlarındaki Süslemeciliğin tarihsel süreç içerisinde kendi
geleneksel yorumlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak surların kültür ve sanat
dünyasında seçkin bir yer almasına neden olmuştur. Kufi Kitabeler Bin yıllara
dayanan tarihi özelliği ile Küfî yazışı Diyarbakır surlarının duvarlarına bir
başka biçimde özellik ve önem kazandırmıştır. Bu yazı ile taş, Tarihsel bir
belge olmanın ötesinde plastik olgunluğun doruğuna çıkarak surlara bir yücelik
kazandırmıştır. Türk sanatının her sahasında en iyi bir biçimde değerlendirilen
hat sanatı taş üzerine yazılması yanında mimariye de hayat vermiştir. Bu taşlar
üzerinde yer alan Küfî yazısı ile yazılmış kitabeler insanı maddi alemden mana
aleminin sonsuz derinliklerine götürmektedir. Bitkisel bezemelerle bir arada
şekillendirilen Küfî yazısı; bir taraftan tarihin "zaman tünelinden" geçerek
günümüz insanına belge niteliği ile bilgi ulaştırırken, bir taraftan da
güzelliğin esintileri ile ruhun derinliklerine işlemektedir. İnsan bu Tarihi
manzara karşısında kendisinden geçmektedir. Kitabeler hemen hemen Diyarbakır
surlarının önemli bir yüzünü çevre sarmaktadır. Bitkisel Motifler Sanat,
milletlerin kültür ve zevklerini açıklayan, toplulukların geleneklerini,
duygularını yansıtan bir kavram olduğuna göre bitkisel motifler "Taş Süsleme
Sanatlarında " ne denli bir mucize olduğu, Diyarbakır surlarının duvarlarında
görülür. Kendi devirlerini oluğu kadar kendi devirlerinin sonraki devirlerin de
estetik değerlerini yönlendiren Diyarbakır surlarındaki Bitkisel motifli taş
süsleme sanatı; Mazinin derinliklerinden gelen sır dolu esintilerini günümüz
insanın ulaştırdığı gibi geleceğe de götürecektir. Bitkisel motifler yarı
natüralistik, yarı stilize bir üslup ile çalışmıştır. Çeşit çeşit çiçeklerin
yepyeni stilizasyonla Taş üstünde biçim bulduğu surlar sanki tarihi bir çiçek
bahçesine dönüşmüştür. Bu bitkisel motifler dekorasyon sanatının ilk örnekleri
olarak gösterilebilir. Hayvansal Figürler Diyarbakır surlarının en önemli
özelliklerinden bir de, taş süslemeleri arasında hayvan figürlerinin yer almış
olmasıdır. Hayvan figürlerinden oluşan kompozisyonlar bitkisel motifli Küfî
kitabelerle yan yana yer almaktadır. Surları oluşturan taşların üzerine
yerleştirilmiş ilginç kabartma hayvan figürleri görmek mümkündür. Diyarbakır
Surlarındaki Hayvan Figürlerinin Plastik Analizi Diyarbakır Surları Yedi Kardeş
Burcu Üzerindeki Hayvan Figürleri Diyarbakır surlarının önemli ünitelerinden
biri Yedi Kardeşler Burcudur. Artuklu dönemi eseridir. (1183-1232) Melik-el
Salih ebu’l-feth Mahmut zamanında yapılmıştır (1208). Mimarı İbrahim oğlu
Yahya’dır. Yedi Kardeşler burcuna bakıldığında Bütünü kapsayan bir yüzeysel
estetiğin sağlanmış olduğu görülür. Zeminden burcun zirvesine kadar hemen
yüzeyin hemen her karesinde mimar ve uygulayıcıların estetik bir endişe
taşıyarak form-inşada bulundukları gözlenir. Kitabeyi oluşturan kaligrafik
istiflerden tutun da, alan boşluklarını dolduran hayvan figürlerinin
yerleştirilmesine kadar sanat dili ili ile “espas”a yani dengeli boşluklar
bırakılmasına özen gösterilmiştir. Yedi Kardeşler burcunun yüzeyini hemen hemen
iki eşit parçaya bölecek şekilde yerleştirilen bir şerit kaligrafik kitabe geniş
taş yüzeyi üzerinde bir oya işlemesi gibi yer almıştır. Kitabenin başlangıç
kısmının her iki tarafına simetrik olarak ejder başlı kuyruklara sahip aslan
figürleri yerleştirmiştir. Burcun Sol-sağ tarafındaki Aslan figürleri kitabenin
bulundu şerit üzerinde dış kabartma tarzında işlenmiştir. Hayvan figürleri burç
yüzeyi üzerine, sağdan ve soldan dengeli boşluklar bırakılarak kompozisyon
düzenli bir biçimde yerleştirilmiştir. Bu özellik Resim sanatının temeli olan
desen çalışmalarında da hassasiyetle üzerinde durulan konulardan biridir. Konu
için ayılan alanın yerli yerince değerlendirilmesi resim sanatının temel
amaçlarından biridir. Konu gözü rahatsız edecek derecede küçük boyutlu olmadığı
gibi kontur çizgisi dışına da taşmamalıdır. Aslan figürlerinde de bu plastik
denge ideal bir biçimde uygulanmıştır. Aslan figürleri izleyiciye bir mesaj
vermesi yanında iyi estetik değerleri de üzerinde taşımaktadır. Bu üslup bir
yerde yazılarla benzeşen bir üslup olsa gerek. Kitabelerle Hayvan figürleri
biçimsel farklılıklara rağmen öz’de birbirleri ile örtüşmektedirler. Yazılar ile
hayvansal figürler aynı yüzey üzerinde birlerine kontrast düşmemektedirler.
Bunun yanında rölyef biçiminde uygulanmış aslan ve çift başlı kartal figürlerin
plastik olgunluğa sahip olması, sanatçısının iyi bir gözlem, tasarım ve
uygulayım bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. Her iki aslan figürünün orta
yerinde ise çift başlı kartal figürü bulunmaktadır. Aslan figürleri kimi
tarihçilere göre mücadele, güç ve üstünlük sembolü olarak yorumlanmıştır.
Buradaki aslan figürlerinin kullanılma nedeni de; bulunduğu yerin koruyuculuğu
ve kollayıcılığı sembolize edebilir. İki aslan figürünün ortasında yer alan çift
başlı kartal figürü ise; tarihte gelmiş geçmiş Türk İslam devletlerinin ve
Selçuklular’ın simgesi olarak kullanılmıştır. Yedi Kardeşler Burcu üzerinde yer
alan tüm bu hayvansal figürler ilginç stlizasyona uğratılarak
biçimlendirilmişlerdir. Yedi Kardeşler Burcu’nun (İzleyene Göre) Sağ Tarafında
Yer Alan Arslan Figürü Aslan figürünün genel biçimsel yapısına bakılırsa; güçlü
bir stilizasyon görülür. Bazalt taşının sert olma özelliğine rağmen bu aslan
rölyefindeki stilizasyon şaşırtıcı şekilde uygulanmış ve plastik açıdan başarı
ile sonuçlandırılmıştır. Aslan figürü hareket ve dinamizm mesajı yüklü bir
anlayışla yapılmıştır. Sanatçısının olayı iyi gözlemlemediğini göstermektedir.
Figür yüzeyde poz veriyormuş edasıyla durgun bir halde “biblo” görünümündedir.
Kabartma derecelendirme yapılırsa; 0,1, 2, 3, 4, 5 aşamalı olarak
tanımlanabilir. Sıfır noktası, burcun düz yüzeyi olurken, burun bölümü aslan
rölyefinin en yüksek alanıdır. Güzler burun kısmının her iki tarafında Uygur
resimlerinde yer alan figürlerdeki gibi çekik gözlüdür. Göğüs bölümüne bir zırh
yerleştirilmiş gibi ek kabartma yer almıştır. Aslan figürünün, Askerlik deyimi
ile başı dik göğsü ilerdedir. Ön ve arka ayaklar genel anatomik yapıya aykırı
bir duruşla kıvrılmışlar, bu durum ya stilizasyonun sonucu ya da sanatçısının
gözlem eksikliğinden kaynaklanabilir. Aslanın kuyruğu ejder başı olarak
yapılmıştır. Yedi Kardeş Burcu’nun (İzleyene Göre) Sol Tarafında Yer Alan Arslan
Figürü Burada yer alan aslan figürü diğerinin simetrik biçimi olarak
uygulanmıştır. Baş genel olarak gövdeye oranla daha büyüktür. Her ikisinde de
perdahlanmış bir taş işçiliği yer almaktadır. Çift Başlı Kartal Motifi Yedi
Kardeşler Burcu’nun ön yüzünde, Besmele-i erife’nin yer aldığı kitabenin
üzerinde bulunan çift başlı kartal motifi, aslan figürlerinin bir anlamda
simetrik olarak ikiye bölmüştür. Burcun ortalarında yer alan kartal motifinin
üst bölümündeki friz biçimindeki kabartma şeritler ile bir anlamda kitabe, aslan
ve kartal motifleri taçlandırılmıştır. Çift başlı kartal motifi simetrik olarak
uygulanmıştır. Kanatlarda beş sembolik telek uygulanmıştır. Kartal figüründeki
baş, kanat ve pençelerdeki stilizasyon uygulamasına bakılırsa, sanatçısının iyi
bir gözlem, tasarım ve uygulayım gücüne sahip olduğu görülür. Tüm bunlar
göstermektedir ki; Güzel sanatlar, Hangi zaman ve mekanda olursa olsun, birey ve
toplum olarak, bizzat insanın kendine yönelişi, kendi ruh yapısını ortaya
koymasını, kendi dert, çile, ızdırap, özlem ve mutluluklarını dile getirmesini
temin ederken, bir taraftan da insana ümit, cesaret, şevk ve dayanma gücünü
telkin eder. Evli Beden Burcu Evli Beden Burcu, Ulu Beden veya Ben-u Sen Burcu
olarak da bilinir. Artuklu dönemi eseridir. (1183- 1232). Melik-el Salih
Ebu’l-feth Mahmut zamanında yapılmıştır (1208). mimarı Cafer oğlu İbrahim’dir.
Burçta toplam 6 aslan motifi rölyefi vardır ve Avrasya hayvan motifleri üslubunu
yansıtırlar. Başlarında taç bulunan kanatlı aslan figürlerinin kuyrukları ejder
başlı olarak işlenmiştir. Üslup olarak Yedi Kardeşler Burcu ile belirgin
özellikler taşır. Evli Beden burcunda da Aslan ve çift başlı kartal motifleri
yer almıştır. Bu burçtaki taş işçiliğine bakılırsa bir adım daha önde ince
süslemelere girilmiştir. Bu çift başlı kartal motifindeki kanatlarda simgesel
altışar adet telek (Kanat tüyü) kullanılmıştır. Evli Beden burcunun ön yüzünde
(izleyene göre) sol alt köşede yer alan ve dışa dönük aslan motifi rölyefi
dereceli olarak çukur halde işlenmiş yatay dikdörtgen içine alınmıştır. Burç
yüzeyinde yer alan tüm aslan motifi rölyefleri ciddi anlamda aşınmış ya da
tahrip olmuştur. İnsanlar Çift başlı kartal sembolünü sevmişler; Selçuklu
Devleti, Diyarbakır Belediyesi, Dicle Üniversitesi ve diğer bir çok sivil
kuruluşlar bu motifi birer amblem olarak kullanmışlardır. Kitabe kuşağının sol
başında kanatlı, Ejder başlı kuyruklu aslan motifi rölyefi, görüntüsü ile
dinamik bir imaj hissi uyandırmaktadır. Aslan figürü dikdörtgen şeklinde bir taş
yüzeyi üzerine işlenmiştir. Kompozisyonun yüzey üzerine dengeli bir biçimde
yerleştirildiği söylenebilir. Bununla beraber figürün ejder başlı kuyruğu
çerçeve dışına taşırılmıştır. Aslan başı’nın insan başını çağrıştırmış olması,
Mısır piramitlerinin önünde yer alan insan başlı aslan heykelleri olan
“sfenksleri” hatırlatmaktadır. Güneş doğarken nasıl ilk olarak, dağların
tepelerini, daha sonra yüksek binaların damlarını aydınlatıyor ve en sonra,
yeryüzünün düzlüklerine ve alçak yerlerine ışınlarını yaymaya başlıyorsa; güzel
sanatların yaydığı ışıklar da tıpkı güneş gibi yayılır ve ilkönce yüksek
seciyeli, sayıları pek az olan aydın kişilerin ruhlarını ve kafalarını
aydınlatır. Evli Beden burcunun üst kısmında yer alan konsollar form inşa
bağlamında çok zarif taş işçiliğinin uygulandığı bir alan örneğidir. Nur Burcu
Selçuklu dönemi eseridir. (1085-1183). Melikşah zamanında yapılmıştır.(1089).
Mimarı Selami oğlu Urfalı Muhammed’dir. Kufi (Nebati) yazı ile yazılmış kitabesi
ve çeşitli hayvan figürleriyle en zengin burçtur. Kitabe arasında yer alan uzun
boynuzlu keçi motifi rölyefi dikkat çekici estetik değerdedir. Yine kitabe
arasında yer alan simetrik olarak yerleştirilmiş dört nala koşan at motifi
rölyefleri bu dönem heykel sanatında perspektif ve anatomide ne kadar bilgi,
gözlem, beceri ve yetenek konusunda bize net belge sunmuşlardır. Kitabenin sol
kenarında yer alan güvercin motifi rölyefinin kanatlarındaki beşli telek, yedi
kardeşler burcundaki çift başlı kartalın telekleri ile aynı sayıda olması dikkat
çekicidir. Hemen alt tarafında yer alan bağdaş kurmuş bir şekilde oturan kısa
saçlı, eli ile ayaklarının tutan çıplak kadın rölyefi ise hangi amaçla yapıldığı
konusunda fikir yürütmek zordur. Kitabenin sağ tarafında da soldakinin simetrisi
olarak uygulanmış kanatları açık ancak bunda altı telek görünen güvercin motifi
rölyefinin altında da çıplak kadın motifi yer almaktadır. Ancak antik çağ
eserlerinde; çıplak kadın heykelleri-örneğin: Kibele, Bolluk ve bereket tanrısı
sembolü olarak kullanılmıştır. Nur burcunda yer alan kitabenin sağ köşesindeki
aslan motifi daha belirgin stilizasyona uğratılmış olması yanında sevinç veren
bir gülümseme imajı kayda değer bir özelliktir. Nur burcunun sol yüzünde yer
alan ancak türü belli olmayan bir yırtıcı kuş, aynı şekilde türü belli olmayan
avını parçalamasını konu edinen bir rölyef, büyük ihtimalle mücadele ve güç
gösterisini simgelemiştir. Bazı sanat tarihçileri, Alta mira ve Lascaux Mağara
resimlerini, hasımına karşı bir üstün gelme tasviri olarak betimledikleri
biçiminde yorum getirmektedirler. Buradaki kuş ve avı konusu da bu anlayıştan
kaynaklanabilir. Bu olgunun önemli yanı; düşünce duyguların mukim kale
duvarlarına bile olsa resimsel bir anlayışla ifade edilmiş olmasıdır. Selçuklu
Burcu Melikşah dönemi eseridir. Nur Burcu benzeridir. Kufi yazı ile yazılmıştır
(1088). Evli Beden Burcu’nun kuzeyindedir. Kitabe üzerinde yer alan simetrik
olarak yerleştirilmiş keçi motifi rölyefinde uygulanan uzun boynuzların stilize
edilmiş parçalı bölümleri yüzeyin başka bölümlerinde de uygulandığı görülmüştür.
Kitabenin sol köşesinde yer alan aslan motifi rölyefinin stilizasyonu olmakla
beraber miken sanatında olduğu gibi zarafet açısından daha az özen gösterildiği
yorumu yapılabilir. Güvercin olabileceği yorumu yapılabilecek olan kuş figürü
rölyefi yine kitabenin arasında yer almaktadır. Dağ Kapı Burcu Diyarbakır’da
hüküm sürmüş devletlerin hemen tümü, kentin en önemli bölümlerinden olan Dağ
kapı burcunun iç ve dış duvarlarına çeşitli işaretler, kitabeler ve armalar
koydurmuşlardır. Dağ kapı burcunun çeşitli yerlerinde değişik hayvansal,
bitkisel ve motiflerinin rölyefleri yer alır. Bitkisel motiflerin içinde üzüm ve
yaprak şekilleri bulunur. Dağ Kapı Harput Kapı olarak da bilinir. Kitabe ve
rölyef yönünden en zengin kısmıdır. Yanında Mervani dönemine ait mescit vardır.
Kapı civarındaki rölyeflerin çoğu çeşitli zamanlarda yapılan onarımlar sırasında
rasgele yerleştirilmiştir. Bunlardan biri Bizans döneminden kalma kitabe
parçasıdır. Dağ kapı burcunda yer alan ilginç işlemeli demir kapı eskiden beri
sürekli nöbetçiler tarafından akşamları güneşin batışı ile kapanır, doğuşu ile
açılırdı. Abbasilere ait güvercin, hayvan ve bitki motiflerindeki stilizasyon
alabildiğine naif ve spontane bir biçimde yapılmış oldukları dikkati
çekmektedir. Öyle ki bazı hayvan motiflerindeki aşırı naiflik, rölyefin hangi
hayvan türüne ait oluğuna dair yorumu zorlaştırmaktadır. Dünün sanatı geçmişin
aynasıdır. Bu günün sanatı da geleceğe en geçerli tarihi belgelerdir. Gelecek
çağın insanları bizim bugünkü toplumuzda neler olup bittiğini, bu toplumun
başından neler geçtiğini nasıl öğrenecekler?..
(çevre md)
Eski Örfizade tekkesi(İsmetpaşa ilkokulu)
girişi

İç kurşunlu cami sokak girişte taş
işlemeciliği


Taş işçiliğine başka örnekler
Saint George kilisesi girişinde taş işlemeciliği


Balıkçılarbaşı PTT’de taş işçiliği

Taş işçiliği
Hızır İlyas kilisesinde taş
işçiliği

. DİYARBAKIR MİMARİSİNDE SÜSLEME
Taş
Süsleme
Diyarbakır ve çevresine ait arkeolojik bulgular M.Ö. 3000
yıllarına, Hurri ve Mitanni dönemlerine kadar dayanır. Bu tarihten Müslüman
Devletlerin fethine kadar geçen 3500 yıllık dönemde bölge sürekli el
değiştirerek Asurlular, İskitler, Medler, Makedonya İmparatorluğu, Romalılar ve
Bizanslılar gibi çeşitli uygarlıkların egemenliği altına girmiştir. Bu çağlarda
yerleşmelerin etrafının koruma amacıyla surlarla çevrildiği, inşaat malzemesi
olarak da bazalt taşının kullanıldığı görülmüştür. Diyarbakır yöresindeki bazalt
oluşumun Karacadağ Volkanının patlamasıyla ortaya çıktığı, bu nedenle bölgede
bol miktarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Daha sonra bölgeye yerleşen
Abbasiler, Büyük Selçuklular, Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı gibi İslam
Uygarlıkları bazalt taşını mimari ve mimari süslemede kullanmaya devam
etmişlerdir. Bazaltın yanı sıra bazalta göre daha az dayanıklı olan, ancak daha
yumuşak yapısı ile taş süsleme işlerinde elverişlilik gösteren kireç taşı da hem
yapının taşıyıcısında hem de süslemesinde bazaltın yanında yer almıştır.
Diyarbakır mimari ve süslemesinde taşın kullanım nedenleri şu etkenlere
bağlanabilir :
- Taş bölgede bol bulunan bir malzemedir.
- Yakın çevreden elde edildiği için kullanımı ekonomik olmuştur.
Bölgenin İslam kültürleriyle kaynaşmış olması mimari ve
süslemede Irak, Suriye ve İran etkilerinin bölgede egemen olmasına yol açmıştır.
Bu etkiler Anadolunun köklü yapı geleneği ile birleşerek yepyeni bir sentez
oluşturmuştur
Genel olarak Diyarbakır'da taş işçiliğinde Suriye etkili iki
renkli kullanım, kapı ve pencere kemerlerinde, kilit taşlarında, mihraplarda ve
revak kemerlerinde görülmektedir. Ayrıca taş üzerine kabartma olarak çeşitli
hayvan ve geometrik figürlerin işlenmesi yörenin Anadolu ile süslemedeki
benzerliğini vurgulamaktadır.
Diyarbakır'da taş kabartma ve süslemenin en
güzel örnekleri Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı dönemlerinde görülmüştür.
. Artuklu Döneminde Taş Süsleme
Güneydoğu Anadolu,
özellikle Diyarbakır, Mardin, Silvan ve Hasankeyfe de egemen olan Artuklu
Mimarisinde süslemeler bölgesel bir takım özelliklere sahiptir. Suriye etkili
iki renkli taş işçiliği ve çok dilimli kemer çeşitleri cami ve medrese
süslemelerinde uygulanmıştır (Resim 10-11). Camilerin dışa dönük süslemelerine
karşın medreselerde içe dönük bir süsleme ile karşılaşılır .
Diyarbakır'da Artuklu Sarayı kalıntılarında ve Surların
Artuklu zamanında eklenmiş bölümlerinde bulunan süslemelerde figürlü taş
işçiliği görülmektedir (Resim 12-13-14).

Resim 12.
Diyarbakır Artuklu Saray Kalıntısında
Taş İşçiliği
Anadolu Selçuklu'da olduğu gibi figürlü taş
işçiliğindeki asıl amaç süslemedir . Süslemenin yanısıra her
figürün yapıya kattığı gizli birer anlamı da vardır.
Akkoyunlu Döneminde Taş Süsleme
Doğu Anadolu ve Batı İran'da egemenlik kurmuş bir Türk oymağı olan
Akkoyunlular Diyarbakır'da yöresel koşullara uyarak mimari ve süslemelerini
biçimlendirmişler, taş işçilikleri ile göze çarpan güzel yapılar üretmişlerdir.
Ayni Minare Camii, Safa ve Nebi Camii, Şeyh Matar Camii iki renkli ve kabartmalı
taş işçilikleriyle önemli yapılardır. Bu camiler biçimsel olarak aynı dönemde
yapılmış Osmanlı camileriyle benzerlik gösterirler (Resim 15-16-17).

Resim 15. Diyarbakır
Nebi Camiinde İki Renkli Taş İşçiliği
Suna Gürsoy:Diyarbakır Eski Mimarisinde Çini
süsleme.D.Ü.Mimarlık AD.Yüksek Lisans tezi.Diyarbakır.1993s.17
Diyarbakır kiliselere sanatsal olarak da
destek oldu.Bu destek Diyarbakır dışına da oldu.Mor hananyo kilisesindeki yazıta
göre bu sütunları 1900 yılında Diyarbakır’da yaptık ve Elçisel Antakya Kürsü
manastırına getirdik,denmektedir

Yakup Bilge:Geçmişten Günümüze Deyrulzafaran Manastırı.İst.2006 s.,145
DİYARBAKIR EV TAŞ İŞÇİLİĞİ
Burada, şimdiye
kadar üstünde durulmayan başka bir özelliği de vurgulamak istiyoruz. Püskürük
bazalt en sert taşlardan biridir. Bir ustanın
günde ancak orta boy 8-10 taş hazırlayabildiğim
biliyoruz. Bunların boyutları, diş veya söve açılması, kemer taşı gibi son
derece iyi alıştırılması, sal taşlarımn inceliğine karşın uzunlukları ve
merdiven basamaklarmdaki kusursuz işçilik göz önüne alındıkta üretimin ne denli
zor ve uğraşılı olduğu görülür. İki katlı bir ticaret hanının en az 80 kemeri,
100-150 m. kadar silmesi, yaklaşık 40 eşik, buna bağlı söve ve kemeri olduğu
düşünülürse bunlarm kesinlikle önceden hazırlanması gerekir. Asıl sorun
bunlardaki işçiliğin kusursuz olmasıdır. Bir Diyarbakır konutunda sadece 2 katlı
bir kanadın avlu yüzü yaklaşık 100m2 kabul edilse, bir veya iki eyvana bağlı
kemer taşları, 1 kolon, en az 10 pencere ( eyvanlardakiler de dahil ) ara ve üst
pencerelerdeki kusur hemen belli olur. Yüzey dalgalanmalarını bilen göz
yakalar. Örgünün akçageçmez oluşu bunların kenarlarındaki işçiliği olabildiğince
arttırır.
Bir diğer plâstik sanat örneği merdivenlerdir. Yarım kemer üstüne
oturtulan basamaklar tekniğin kolay yönüdür. Kemersiz basamakların birbiri
üstüne oturtulan türlerinde binme payı sadece 3-4 cm'dir. Bir kat için bundan
20 kadarının, kuyrukları duvara gömülerek beraber örüldüğü ve her bir basamağın
yaklaşık 100-120 kg geldiği düşünülürse günde ancak 4-5 tanesinin yerine
konabildiği anlaşılır. Bir taşm yüzeyinin 1 mm. kabarık yonulması sonucu bir alt
basamağa sadece buradan basacağı düşünülürse, en kısa sürede onu iyice
zorlayacak, ve çatlatacaktır. Aynı işçilik, merdiven sahanlıklarının
taşıtıldığı bingiler için de böyledir.
Uzun sal taşları ve döşemelerde bingi
kesitlerinin ne derece milimetrik yonuldukları, üstünde gezinildiklerinde
ayağımıza takılma-masmdan bellidir. Kalker kökenli yumuşak taşlar gibi,
örüldükten sonra rötuş yapılması da söz konusu değildir .
Gezdiğimiz
evlerde, iç içe oda aralarında, iç merdivenlerde veya eyvan oda aralarında
inceliği 10 cm'ye inen, 4,50 yükseklikte perde duvarlarına ne denli emek
çekildiği anlaşılır.
Burada bir işçilik harikasını dikkatlerinize sunmak
istiyorum. Diyarbakır'ın kuzeydoğu diliminde, Özdemir Mahallesi Şeftali Sokak
Geçidi'nde 3 numaralı evin, altlı üstlü tek gözlü eyvan ara düz taş döşemesi bir
teknik ve işçilik harikasıdır. Bingileri ve sal taşları alt ve üstte aynı
kalınlık ve düzlemde olacak şekilde yonulup taştan düz tavan yapılmıştır. Bunu
sadece bu yapıda gördük. Hayret ve beğeni duygularının coştuğu bir örnekti ve bu
orta boy, fazla özenilmeyen sıradan bir ev idi. Denebilir ki yalnız bu döşeme
harikası için bu ev satın alınır. Böyle bir uygulamayı Behram Paşa Camisi harım
kuzey duvarı 2 yan eyvanında görmüş ve Sinan'a yaraşır bir örnek demiştik.
Ustası burada kendi teknik ve sanatını sergilemiş ve bunun bir tür eşsiz doyum
olduğunu vurgulamıştık. Örnek evimiz, hiç de dikkat çekmeyen bir
küçeçıkmazdadır. Sura dışı değil olağan dışı, ancak o ölçü de de alçak gönüllü
bir ustaya rastlanıldığı belli oluyor ve bunların bazaltla sağlanması övgüyü
büsbütün arttırıyor. -Diyarbakır'ın simgesi durumunda olan 4 ayaklı minare buna
benzer başka bir özeni belgelemiyor mu?
Diyarbakır'da akça geçmez örgü
(derzsiz, taşların birbirine boşluk kalmayacak biçimde yanaştırılması), İlk
örneklerle başlar. Surlar, Sen Corc ( İç Kale'deki ) sayabildiklerimizin en eski
örnekleri olup hep böyle devam etmiş, yalnız duvarda değil avlu döşemesine de
uygulanmıştır. O nedenle tüm yapılar kilise, hamam, ev, han, cami, mescit, çeşme
v.b. bu örgüyü kullanmıştır. Her kuşağın bir sonrakine, devlet ve dönelere bağlı
kalmaksızın bu işçiliği ilettiği anlaşılıyor. Özenli yapıların hepsi, her yerde
mermerinden kireç taşına kadar böyledir. Bunun ayrıcalığını, işciliğindeki emek
ve göznurunu, Şanlı Urfa, Gazi Antep ve Mardin'in, çıktığı zaman pelüze veya
taze peynir kadar yumuşak, testere ile kesilebilen, giderek havanın oksijeniyle
sertleşen kireç anamaddeli taşını görünce daha iyi anlayabiliyoruz. O kentlerde
taş süslenerek yerine konur. Bazalt taşında profil açmak bile bir olaydır. O
nedenle özellikle evlerin avlu yüzü süslemeleri, duvar bittikten sonra
yapıştırılarak yapılmıştır. Daha özenli yapılarda Ergani'nin beyaz taşı örgüye
birer atlayarak konularak bezenir. Nebi Camisi minaresi (v.b.)
böyledir.
Diyarbakır bazalt taşı lavlarının derinde geç veya yüzeyde çabuk
soğumasına bağlı olarak gözenekli ve gözeneksizdir. Gözeneksizlerin yoğunluğu
fazla ve işçiliği daha da zordur. Ancak görsel zenginliği nedeniyle havuz, söve,
lento, kemer ve kolonlarda kullanılır.
Prof. Dr. Orhan Cezmi
Tuneer*DİYABAKIR YAPI SANATINDAN KESİTLER1 .Bütün Yönleriyle
Diyarbakır sempozyumu.27-28 Ekim.2000.s.108
Özdemiroğlu Osman türbesi Taş işçiliği

Mermer işçiliği
Evliya Çelebi
Diyarbakır ulucaminin dış avlusunun saf beyaz mermerle döşeli olduğunu ifade
etmektedir.Martin van Bruinessen,Hendrik Boeschoten.Evliya Çelebi
Diyarbekir’de.İletişim yay.İst.2003.s.256
Bu dönem 1600’lü yıllardır. O dönem
Diyarbakır’ın mermerle ilişkisini sergiliyor.20 yıl önce ulu cami şadırvanıyla
minaresi arasında büyük bir sarnıç bulundu,unun tabanının da beyaz mermer olduğu
saptandı.
Mermer malzemenin taşıyıcı sistemin bir parçası olarak
sütun şeklindeki kullanımı, Şafiiler bölümündeki sahınları oluşturan sütunlarda
da görülmektedir. Ayrıca Mesudiye Medresesi doğu eyvan kemeri de mermer malzeme
ile yapılmıştır.
Taş işçiliğinin en güzel örneklerini Diyarbakır’da konut
mimarisinde gözlüyoruz

Hazro Ulu camii


Taş işçiliğine güzel bir örnek olarak bir tarihi
Diyarbakır evine bakalım:








Taşişçiliğinin güzel örneklerini mezartaşlarında görüyoruz
Ragıbiye
camiinde Hacı Ragıp bey mezar taşı


Hacı Müştak
camiinde mezar

Ulucamii minaresinde süsleme
Silvan evlerinde süsleme(N.satıcı)

Behrampaşa camii



Deliller hanı
Mardinkapıda süslemeler







Esma Ocak evi taş
süslemeciliği
Ziya Gökalp evi taş süslemeciliği

Kurşunlu camiinde mihrap

Hazro beyler konağı taş işçiliği




Hani-Hatuniye medresesi Taş işçiliği





Hani ulucami
taşişçiliği
Taş işçiliğine örnek Deliller hanı

Taş işçiliğinin güzel örneklerini Silvan Ulu camide görüyoruz



Silvanda Taş işçiliği
Gazi ilk öğretim okulu

Sadık bey evi

Silvanda Taş işçiliği

Gazi ilk öğretim okulu
Sadık bey evi



Mesudiye medresesi.(N.Satıcı)

( SELAHADDİN-İ EYYUBİ CAMİİ KUZEY KAPISI - SİLVAN)
Safa camii minaresi(N.satıcı)

SAİNT GEORGE KİLİSESİ-DİYARBAKIR)(N.satıcı)

KAYNAK:http://www.bilinmeyendiyarbekir.com/tas.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları
1. Saygı çerçevesinde yapılan yorumlar, kendinizi ifade etmenin en iyi yoludur. Yorumlarınızın hakaret, küfür, tehdit, taciz, aşağılama, diğer kullanıcıların kişisel bilgilerinin ifşası, telefon numarası, e-posta adresi ve kurum ismi içermediğinden emin olun. İfade özgürlüğünü destekliyoruz ancak; kişi veya grupların dinini, dilini, cinsiyetini, ırkını, etnik grubunu, milliyetini aşağılayıcı yorumlara ve genel ahlak ilkelerine aykırı unsurlara kesin olarak izin vermiyoruz. Bu tür içeriğe sahip yorumlarınızın moderatör onayından geçmeyeceğini veya başka kullanıcılar tarafından sakıncalı olarak bize bildirilebileceğini ayrıca talep halinde ilgili mercilere tarafımızca bilgi verileceğini lütfen unutmayın. Üyelerimiz, yaptıkları yorumlardan kendileri sorumludur. Yukarıda belirtilen içeriğe sahip yorumlardan ve bu tarz davranışlarda bulunanlara yöneltilen cezai yaptırımlardan ''sanat-sanatkar.blogspot.com '' sorumlu tutulmaz.
2. Yaptığınız yorumun, yazıyla ilgili olmasına özen gösterin. Yorum yaptığınız yazının ana temasıyla doğrudan ilişkili olmayan yorumlar göndermeyin. Zorunlu olmadıkça büyük harf kullanmayın. Bu durum, diğer ziyaretçiler tarafından ‘bağırarak konuştuğunuz’ şeklinde algılanır. Sözlerinizi vurgulama amacıyla da olsa, harf ya da noktalama işareti tekrarı yapmamaya çalışın. İnternet sohbet odalarında kullanılan kısaltmaları kullanmayın.Hiçbir harf yerine benzer görünen başka bir karakter yazmayınız.
3. Yorumların varlık sebebi, konuyla ilgili fikir alışverişinden başka hiçbir şey değildir. Gerek yazıyı kaleme alan yazarla, gerekse yorum yazan diğer kişilerle fikirlerinizi paylaşabilir ve bu şekilde yazıda gördüğünüz doğruları genişletebilir, yanlışları eleştirebilirsiniz.
Lütfen bu kurallara uymaya ve hepimizin bir gün güvenli sınırlara gereksinim duyabileceğini anlamaya çalışalım. Kurallara uymamak, önce uyarı almanıza, yinelenen uyarılar da kullanıcı hesabınızın kapatılmasına neden olacaktır. Hesabınız kapatıldığında başka bir kullanıcı adıyla giriş yapmanız da engellenecektir.
Yaptığınız yorumlar içinde link barındıranlar spam kabul edilecek ve silinecektir.
Yorum kutusunda Link verilebilmesi için konulmuş olan link html etiketi konu ile ilgili link oluşturma amaçlıdır.
Reklam amaçlı başka sitelere link veren yorumlar silinecektir.
Katkılarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ederiz.
sanat-sanatkar.blogspot.com