4 Aralık 2011 Pazar

Türk Süsleme Sanatları
CAM İŞÇİLİĞİ



Cam ve cam eşyalarının tarihi uygarlık tarihi kadar eskidir. Cam İslam mimarlığına "revzen" denilen alçı pencerelerle girmiş kandil bardak sürahi ve tabak gibi günlük eşyalarda geniş ölçüde kullanılmıştır.
Cam işleri XII. yüzyıl sonlarında "Memluk" ve "Eyyubi" dönemlerinde en parlak düzeye ulaşmıştır. "Selçuklu" ve "Artuklu" dönemlerinde ise “şemsiye” denilen bombeli camlar üretilmiştir. Selçuklulardaki cam işlerinin son derece gelişmiş olduğu-az sayıda da olsa-kalan örneklerden anlaşılmaktadır. Konya Beyşehir Gölü kıyısında I. Alaaddini Keykubat’ın yaptırdığı "Kubadabad Sarayı" kazılarında mavi yeşil kahverengi mor sarı renkli yuvarlak veya bombeli pencere camları renkli kadehler şişe ve tabaklar bulunmuştur. Bu örneklerden Selçukluların cam işlerini hem elde hem de çarkta yaptıkları anlaşılmaktadır. Oyma kesme ve perdahlama teknikleriyle camlara desen vermişlerdir. Osmanlılar döneminde ise yeni usluplar geliştirilerek cam işçiliği büyük ilerleme göstermiştir. İstanbul Bostancı Ocağı’nın bir kolu olarak Camcılar Ocağı kurulmuştur. Camcı esnafı Osmanlılar döneminde sağlam bir örgütlenmeye sahipti. "Camgeran" denilen camcı ve şişeci esnafının diğer loncalardaki gibi nazır kethüda nakib çavuş yiğitbaşı duacı ve sahib-i karhane denilen atölyeleri olan ustaları vardı. Bunlar üretim kalitesini ve fiatları kontrol ederler belli koşullara uymayan üretimler, nazır tarafından kırılarak işleyen ustalar cezalandırılırdı. Cam takan, cam satan esnaf ise doğrudan "mimarbaşıya" bağlı blunuyordu. Cam atölyeleri Eğrikapı’da "Tekfur Sarayı" çevresinde toplanmıştı. Bakırköy "Baruthane-i Amire” çevresinde ise parlatma atölyeleri camhane, güherçile kazan ve ocakları bulunuyordu. Kanuni Sutan Süleyman Han’ın "Rodos Seferi" sırasında Osmanlılar camdan yapılmış humbaralar kullanmıştır. III. Murat Han’ın oğlu Şehsade Mehmet’in sünnet düğününü anlatan Surname-i Hümayun’daki minyatürlerde çeşitli sanat kollarını temsil eden loncaların Sultanahmet Meydanı’ndaki geçidinde camcı esnafına da yer verilmişti. Türk mimarlığında camın geniş uygulama alanı bulduğu revzenler hem alçı hem cam sanatı açısından büyük önem taşırlar. Başta "Topkapı Sarayı"  ,"Süleymaniye" , "Mihrimah" , "Rüstem Paşa" ve "Sultan Ahmet" gibi büyük camilerde. XVIII. yüzyılda "Mehmet Dede" adında bir Mevlevi dervişi İtalya’ya giderek cam işçiliği üzerinde çalıştıktan sonra İstanbul Beykoz’da kurduğu cam atölyesinde ürettiği “Beykoz İşi" diye adlandırılan ve ışığa tutulduğu zaman kırmızı rengi yansıtan billur kase sahan bardak kupa, şişe, laledan ve gülabdanlar büyük ün salmıştır. 1848’de Sutan Abdülmecit Han’ın emriyle Paşabahçe’de büyük bir atölye kurulmuştur. Çubuklu’da da “çeşm-i bülbül” denilen cam eşyalar üretilmiştir. Çeşm-i bülbüller bir şerit cam, bir şerit seramik esaslı maddenin düşük sıcaklıktaki fırınlarda uzun süre bırakılarak kaynaştırılmasından elde edilmiştir. Geniş şeritleri Türk zevkine uygun biçimleri ve kendine özgü özellikleriyle Avrupa’da üretilen benzerlerinden ayrılırlar.

Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin seçkin örnekleri günümüzde "Cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır.

Çeşitli model formlarda vitray Selçuklular döneminde geliştirilmiştir. 

Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethedilmesinden sonra camcılığın merkezi bu kent olmuştur. çeşm-i bülbül Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerdir. Gazyağı lambaları lale vazoları gülsuyu şişeleri fincan kaseleri şekerdanlıklar vitray panoları karatlar kadehler vb. diğer mutfak gereçleri bu teknikler kullanılarak üretilmiştir. 

Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir - Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür. 

Nazardan (kötü bakıştan) korunması istenen canlı cansız tüm varlıklarda nazar boncuğu bulundurulur. Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır.




Cam Katı mı Sıvı mı?

Dokunulduğunda sert ve katı bir malzeme olan gevrek ve kırılgan yapılı cam inanmayacaksınız ama kimya termolojisinde “sıvı” olarak tanımlanır. Çünkü cam ısıtıldığında nitelikleri tamamen değişir yumuşamaya başlar ve eğer yeterli derecede ısıtılırsa su gibi akıcı olur.

Cam Füzyonu da Nedir?
Şeffaf ve renkli camın soğukken istenilen formda kesildikten sonra belirlenmiş şekle göre yerleştirilip cam için özel olan fırınlarda 750- 900 derecede pişirilir. Yapılan bu işleme de “cam füzyonu” denir. 
Füzyon tekniği tamamen el işidir. Bu yüzden objelerden biri diğerine benzer ama asla aynı olmaz. 
Bu teknik insanlık tarihinin en eski cam tekniklerinden biridir ve eski Mısır’ da 4500- 5000 yıl önce kullanılmıştır. Aynı dönemlerde bu teknik Anadolu’ da da kullanılmıştır. Özellikle Konya Karatay Medresesi Müzesi ve Ankara Sanat Müzesi’ nde bu eserleri görmek mümkündür.
Daha sonraları unutulmuş olan bu teknik 1930’ lu yıllarda Amerikalı bir sanatçı tarafından tekrar kullanılmaya başlamış ve bugünkü teknolojiyle batı kültürünün sanatsal ortamında yer almıştır. 


Türkiye’ de Cam İşçiliği
Türkiye’ de cam işçiliğinin geçmişi Selçuk ve Osmanlı dönemlerine dayanır. 
Selçuklular’ ın doğudan Anadolu’ ya göç ettikleri dönemden kalma bazı cam ürünleri müze koleksiyonlarında yer almaktadır. 
Osmanlı döneminde ise cam sanatı oldukça ilerlemişti. Bu ilerleme İstanbul’ un fethinden sonra daha da artmıştır. İstanbul Eğrikapı’ da bir cam yapım merkezi açılmıştır. Daha sonraları Eyüp Balat Ayvansaray Beykoz Paşabahçe Çubuklu mevkilerinde çok farklı çeşitlerde cam üretimi yapan cam atölyeleri kurulmuştur. III. Selim döneminde bir Mevlevi Usta İtalya’ ya gönderilmiş ve bu usta döndüğünde İstanbul’ da bir atölye açmıştır. Çalışmaları arasında en popüleri Çeşm- i Bülbül olmuştur. Ülkemizde ilk ulusal fabrika Cumhuriyet döneminde Paşabahçe’ de “Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.” adı ile kurulmuş bunu birçok başka şirketler takip etmiştir. 





Çeşm- i Bülbül
Geleneksel olarak üretilen Türk cam ürünü “Çeşm- i Bülbül” dür. 
Çeşm- i Bülbül “Venedik Filigrano Tekniği” nin Türkçe adıdır. 
Anadolu atölyelerinde ustaların ürettiği Çeşm- i Bülbül’ ün tekniği bugün cam endüstrisinin ilerlemiş yöntemlerinin bile geçemediği bir tekniktir. 
Çeşm- i Bülbül tekniği hata kabul etmeyen bir tekniktir. Hata yapıldığında düzeltmek neredeyse imkansızdır. Bu yüzden son derece büyük yetenek gerektiren bir işlemdir. Ürünün oluşundaki her etap titiz bir şekilde yapılmalı ve kısa bir zamanda bitirilmelidir.





Teknik şu şeklidedir:

  • Pipo denilen demir bir çubuk fırında eriyik halde bulunan cama batırılır.
  • Pipo bütün camı toplamak için döndürülür.
  • Cam potadan ayrılır ocak dışında şekillendirilir ve soğutulur.
  • Bu şekilde biraz daha soğuk olan toplanmış cam düzenli şekilde bir araya getirilmiş renkli cam çubuklar ile hazırlanan bir kalıba sokulur ve üflenir. Böylece çubuklar cama yapışır.
  • Ürüne son şekli kalıp içinde verilir gereken döndürme işlemleri büyük bir titizlikle yapılır. Daha sonra ürün soğutularak metal çubuktan ayrılır.








Cam Boncuk
Anadolu halkı’ nın yaygın bir şekilde ürettiği cam ürünü ise “cam boncuklardır”.

Anadolu halkı bu cam boncukları elde etmek için küçük fırınlar ve bu fırınlarda mutlaka odun ateşi kullanırlardı. Boncuklara elle kullanılan çok basit birkaç aletle form verilir renkli güzel boncuklar bu şekilde üretilirdi.




Güvercin Şişe
Türk Cam Sanatı’ nın en önemli ürünlerinden biri de “güvercin” şeklinde üretilen cam şişedir. Bu ürün yüksek yetenek gerektiren birleşik tekniklerle üretilmiş olup cam sanatı için son derece önemli bir üründür.






Cam Sanatı







 







 


















Kaynak:http://www.netyol.com/bunlari-biliyor-musunuz/78-turk-susleme-sanatlari-cam-isciligi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları

1. Saygı çerçevesinde yapılan yorumlar, kendinizi ifade etmenin en iyi yoludur. Yorumlarınızın hakaret, küfür, tehdit, taciz, aşağılama, diğer kullanıcıların kişisel bilgilerinin ifşası, telefon numarası, e-posta adresi ve kurum ismi içermediğinden emin olun. İfade özgürlüğünü destekliyoruz ancak; kişi veya grupların dinini, dilini, cinsiyetini, ırkını, etnik grubunu, milliyetini aşağılayıcı yorumlara ve genel ahlak ilkelerine aykırı unsurlara kesin olarak izin vermiyoruz. Bu tür içeriğe sahip yorumlarınızın moderatör onayından geçmeyeceğini veya başka kullanıcılar tarafından sakıncalı olarak bize bildirilebileceğini ayrıca talep halinde ilgili mercilere tarafımızca bilgi verileceğini lütfen unutmayın. Üyelerimiz, yaptıkları yorumlardan kendileri sorumludur. Yukarıda belirtilen içeriğe sahip yorumlardan ve bu tarz davranışlarda bulunanlara yöneltilen cezai yaptırımlardan ''sanat-sanatkar.blogspot.com '' sorumlu tutulmaz.

2. Yaptığınız yorumun, yazıyla ilgili olmasına özen gösterin. Yorum yaptığınız yazının ana temasıyla doğrudan ilişkili olmayan yorumlar göndermeyin. Zorunlu olmadıkça büyük harf kullanmayın. Bu durum, diğer ziyaretçiler tarafından ‘bağırarak konuştuğunuz’ şeklinde algılanır. Sözlerinizi vurgulama amacıyla da olsa, harf ya da noktalama işareti tekrarı yapmamaya çalışın. İnternet sohbet odalarında kullanılan kısaltmaları kullanmayın.Hiçbir harf yerine benzer görünen başka bir karakter yazmayınız.

3. Yorumların varlık sebebi, konuyla ilgili fikir alışverişinden başka hiçbir şey değildir. Gerek yazıyı kaleme alan yazarla, gerekse yorum yazan diğer kişilerle fikirlerinizi paylaşabilir ve bu şekilde yazıda gördüğünüz doğruları genişletebilir, yanlışları eleştirebilirsiniz.

Lütfen bu kurallara uymaya ve hepimizin bir gün güvenli sınırlara gereksinim duyabileceğini anlamaya çalışalım. Kurallara uymamak, önce uyarı almanıza, yinelenen uyarılar da kullanıcı hesabınızın kapatılmasına neden olacaktır. Hesabınız kapatıldığında başka bir kullanıcı adıyla giriş yapmanız da engellenecektir.

Yaptığınız yorumlar içinde link barındıranlar spam kabul edilecek ve silinecektir.

Yorum kutusunda Link verilebilmesi için konulmuş olan link html etiketi konu ile ilgili link oluşturma amaçlıdır.
Reklam amaçlı başka sitelere link veren yorumlar silinecektir.

Katkılarınız ve duyarlılığınız için teşekkür ederiz.

sanat-sanatkar.blogspot.com

Bilgileriniz